Metin2 Private Serverler, Metin2 Private Serverlar
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesGiriş yapKayıt Ol

 

 Atatürk Asla Boşa Konuşmazdı

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Admin
Administrator
Administrator
Admin


Cinsiyet : Erkek
Nerden : http://twitter.com/ErenAlg
Yaş : 38
Mesaj Sayısı : 13679
Başarı : 1482582
Rep Gücü : 7771

Atatürk Asla Boşa Konuşmazdı Empty
MesajKonu: Atatürk Asla Boşa Konuşmazdı   Atatürk Asla Boşa Konuşmazdı I_icon_minitime14/1/2010, 20:34

Medeniyet


Biz her görüş açısından medenî insan
olmalıyız. Çok acılar gördük. Bunun sebebi dünyanın vaziyetinin
anlamayışımızdır. Fikrimiz, düşüncemiz, tepeden tırnağa kadar medenî
olacaktır. Şunun bunun sözüne ehemmiyet vermeyeceğiz. Bütün Türk ve
İslâm âlemine bakın; düşüncelerini, fikirlerini medeniyetin emrettiği
değişiklik ve yükselmeye uydurmadıklarından ne büyük felâket ve ıstırap
içindedirler. Bizim de şimdiye kadar geri kalmamız, en nihayet son
felâket çamuruna batışımız bundandır. 5-6 sene içinde kendimizi
kurtarmışsak zihniyetlerimizdeki değişmedendir. Artık duramayız.
Mutlaka ileri gideceğiz; çünkü mecburuz. Millet açıkça bilmelidir,
medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona kayıtsız olanları yakar,
mahveder. İçinde bulunduğumuz medeniyet ailesinde lâyık olduğumuz yeri
bulacak ve onu koruyacak ve yükselteceğiz. Refah, mutluluk ve insanlık
bundadır. 1925

İnkılâbın temellerini her gün derinleştirmek,
desteklemek lâzımdır. Birbirimizi aldatmayalım. Medenî dünya çok
ilerdedir. Buna yetişmek, o medeniyet dairesine dahil olmak
mecburiyetindeyiz. Bütün boş ve temelsiz sözleri ortadan kaldırmak
lâzımdır. Şapka giyelim mi, giymeyelim mi gibi sözler mânasızdır. Şapka
da giyeceğiz, Batının her türlü medenî eserlerini de alacağız. Medenî
olmayan insanlar, medenî olanların ayakları altında kalmağa
maruzdurlar. 1925

Ben, şimdiye kadar millet ve memleket
iyiliğine ne gibi hamleler, inkılâplar yapmış isem hep böyle halkımızla
temas ederek, onların ilgi ve sevgilerinden gösterdikleri samimiyetten
kuvvet ve ilham alarak yaptım. Hedefimiz, gayemiz hep millet ve
memleketimizin kurtuluşu, mutluluğu ve gelişmesidir. 1925

Şimdiye
kadar yaptığımız işlerde ve aldığımız kararlarda bizi aldatan ve millet
aleyhine neticelenen hiçbir şeyimiz yoktur ve gösterilemez. Milletimizi
en kısa yoldan medeniyetin nimetlerine kavuşturmaya, mesut ve refahlı
kılmaya çalışacağız ve bunu yapmağa mecburuz. 1925

Şu bilinsin
ki, biz yabancılara karşı herhangi hasmane bir his beslemediğimiz gibi,
onlarla samimâne münasebetlerde bulunmak arzusundayız. Türkler bütün
medenî milletlerin dostlarıdır. Yabancılar memleketimize gelsinler;
bize zarar vermemek, hürriyetlerimize güçlükler çıkarmaya çalışmamak
şartiyle burada daima iyi kabul göreceklerdir. Maksadımız yeniden
yakınlık meydana getirmek, bizi başka milletlere bağlıyan ilgileri
arttırmaktır. Memleketler muhteliftir, fakat medeniyet birdir ve bir
milletin gelişmesi için de bu yegâne medeniyete iştirak etmesi
lâzımdır. Osmanlı İmparatorluğunu çöküşü, Batıya karşı elde ettiği
zaferlerden çok mağrur olarak, kendisini Avrupa milletlerine bağlayan
ilişkileri kestiği gün başlamıştır. Bu bir hatâ idi, bunu tekrar
etmeyeceğiz. 1923

Biz, Batı medeniyetini bir taklitçilik
yapalım diye almıyoruz. Onda iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize
uygun bulduğumuz için, dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz.
Medeniyetin
ne olduğunu başka başka tarif edenler vardır. Bence medeniyeti harstan
ayırmak güçtür ve lüzumsuzdur. Bu noktai nazarımı izah için hars ne
demektir tarif edeyim:
Bir insan cemiyetinin a- Devlet hayatında;
b- Fikir hayatında yani ilimde, içtimaiyatta ve güzel sanatlarda; c-
İktisadî hayatta yani ziraatte, sanatta, ticarette, kara, deniz ve
hava'ya ait ulaştırma işlerinde yapabildiği şeylerin sonucudur. 1930

Bir
milletin medeniyeti denildiği zaman hars namı altında saydığımız üç
nevi faaliyet sonucundan hariç ve başka bir şey olamıyacağını
zannederim. Şüphesiz her insan cemiyetinin harsı, yani medeniyet
derecesi bir olamaz. Bu farklar, devlet, fikir, iktisadî hayatların her
birinde ayrı ayrı göze çarptığı gibi bu fark üçünün sonucu üzerinde de
görünür. Mühim olan sonuçlar üzerindeki farktır. Yüksek bir hars, onun
sahibi olan millette kalmaz, diğer milletlerde de tesirini gösterir,
büyük kıt'alara şamil olur. Belki bu itibarla olacak, bazı milletler
yüksek ve şamil harsa medeniyet diyorlar. Avrupa medeniyeti, şimdiki
çağ medeniyeti gibi. 1930

Zulüm medeniyetle uyuşamaz.
İstidatsızlık taaffa lâyık bir şey olamaz. Çünkü milletler işgal
ettikleri arazinin hakikî sahibi olmakla beraber beşeriyetin vekilleri
olarak ta o arazide bulunurlar. O arazinin servet kaynaklarından hem
kendileri istifade eder ve dolayısiyle bütün beşeriyeti istifade
ettirmekle görevlidirler. Bu prensibe göre bundan âciz olan milletler
yaşama ve bağımsızlık hakkında lâyık olamamak lâzım gelir. 1920

Medeniyetin
coşkun seli karşısında mukavemet boşunadır ve o, gafil ve itaatsizler
hakkında çok amansızdır. Dağları delen, göklerde uçan, göze görünmeyen
zerrelerden yıldızlara kadar herşeyi gören, aydınlatan, tetkik eden
medeniyetin kudret ve yüksekliği karşısında ortaçağa ait zihniyetle,
iptidaî uydurma hikâyelerle yürümeye çalışan milletler mahvolmağa veya
hiç olmazsa esir ve aşağı olmağa mahkûmdurlar. Halbuki Türkiye
Cumhuriyeti halkı, yenileşen ve olgun bir kütle olarak ilelebet
yaşamağa karar vermiş, esaret zincirlerini ise tarihte görülmemiş
kahramanlıklarla parça parça etmiştir. 1925

Benim kanaatim o
idi ki, ve daima o oldu ki dünyada insan diye yaşamak istiyenler, insan
olmak vasıflarını ve kudretini kendilerinde görmelidirler... Bu uğurda
her türlü fedakârlığa razı olmalıdırlar. Yoksa hiçbir medenî millet,
onları kendi sırasında ve safında görmek istemez. 1926

Bilirsiniz
ki dünyada her kavmin, varlığı kıymeti, hürriyet ve bağımsızlık hakkı,
sahip olduğu ve yapacağı medenî eserlerle orantılıdır. Medenî eser
vücuda getirmek kabiliyetinden mahrum olan kavimler hürriyet ve
bağımsızlıklarından soyunmaya mahkûmdurlar. Medeniyet yolunda yürümek
ve muvaffak olmak hayatın şartıdır. Bu yol üzerinde ileri değil, geriye
bakmak bilgisizliği ve ihtiyatsızlığı gösterenler, umumî medeniyetin
coşkun seli altında boğulmağa mahkûmdurlar. 1924

Medeniyet
yolunda muvaffakiyet yenileşmeğe bağlıdır. Sosyal hayatta, iktisadî
hayatta, ilim ve fen sahasında muvaffak olmak için yegâne olgunlaşma ve
ilerleme yolu budur. Hayat ve yaşayışa hâkim olan hükümlerin zaman ile
değişme, gelişme ve yenileşmesi zaruridir. Medeniyetin ihtirasları,
fennin harikaları, cihanı değişiklikten değişikliğe sürüklediği bir
devirde asırlık köhne zihniyetlerle, maziye düşkünlükle mevcudiyetin
muhafazası mümkün değildir. Medeniyetten bahsederken şunu da kesinlikle
söylemeliyim ki medeniyetin esası, ilerleme ve kuvvetin temeli aile
hayatındadır. Bu hayatta fenalık, muhakkak sosyal, iktisadî siyasî acze
sebep olur. Aileyi teşkil eden kadın ve erkek unsurlarının tabiî
haklarına malik olmaları, aile vazifelerini idareye yetenekli
bulunmaları lâzımdır. 1924

Bağımsızlığını ve değerini dünyaya
tanıtmak özellikleri, liyakatı ve kudreti taşıyan milletleri, medeniyet
yolunda da hızlı ve başarılı adımlarla ilerlemek istidatları, kabul
olunmak lâzımdır. Gerçi bir toplumun zamanla kökleşmiş örf ve âdetleri,
hisleri ve inanışları mühimdir. Bu itibarla, toplumlar, önayak olacak
fertler üzerinde, âdeta âmir ve hâkim bir tesir gösterirler. Fakat,
yaradılıştaki istidat ve liyakati, gelişme ve yükselmeğe erişmiş
milletler; medeniyetin bugünkü gelişmelerinden feyiz ve ilham almış
aydın evlâtlarının sevk ve rehberliğiyle, mazide kaçırdıkları
fırsatların doğurduğu gecikmeleri, telâfi çaresini bulmakta
gecikmezler. 1928

Bugünkü Türk milleti, mâzinin en derin
medeniyetlerinde kuruculuk iddia eden bu Türk kavminin bugünkü
çocukları açık ve sağlam yolu bulmuşlardır. 1930

Memleket
mutlaka asrî, medenî ve yepyeni olacaktır. Bizim için bu, hayat
dâvasıdır. Bütün fedakârlığımızın faydalı bir sonuç vermesi buna
bağlıdır. Türkiye, ya yeni fikirle donatılmış, namuslu bir idare
olacaktır, veyahut olamıyacaktır. Halk ile çok temasım vardır. O saf
kitle, bilmezsiniz, ne kadar yenilik taraftarıdır. 1923

Memleketimizi
asrileştirmek istiyoruz. Bütün mesaimiz Türkiye'de asrî, binaenaleyh
batılı bir hükûmet vücude getirmektir. Medeniyete girmek arzu edip de,
batıya yönelmemiş, millet hangisidir? Bir istikamette yürümek azminde
olan ve hareketinin ayağında bağlı zincirlerle güçleştirildiğini gören
insan ne yapar? Zincirleri kırar, yürür. 1923

Türkiye
Cumhuriyetinin temeli kültürdür. Bu sözü burada ayrıca izaha lüzum
görmüyorum. Çünkü bu, Türkiye Cumhuriyetinin okullarında birçok
vesilelerle eser halinde tesbit edilmiştir. 1936

Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden mâna çıkarmak, uyanık davranmak, düşünmek, zekâyı terbiye etmektir. 1936

Türkiye
Cumhuriyeti çocukları, kültürel insanlardır. Yani hem kendileri kültür
sahibidirler, hem de bu özelliği muhitlerine ve bütün Türk milletine
yaymakta olduklarına kanidirler. 1936

Millî kültürün her çığırda açılarak yükselmesini Türk Cumhuriyetinin temel dileği olarak temin edeceğiz. 1932

Bir millî terbiye programından bahsederken, millî karakter ve tarihimizle mütenasip bir kültür kastediyoruz. Temmuz 1924

Şimdiye
kadar takibolunan tahsil ve terbiye usullerinin milletimizin
gerilemesinde en mühim etken olduğu kanaatindeyim. Onun için millî
terbiye programından bahsederken eski devrin hurafatından ve
yaradılışımızla hiç de münasebetli olmayan yabancı fikirlerden, Doğudan
ve Batıdan gelen tesirlerden tamamen uzak millî seciye ve tarihimizle
mütenasip bir kültür kastediyorum. Çünkü millî dâvamızın inkişafı ancak
böyle bir kültür ile temin olunabilir. Lâlettayin bir yabancı kültürü
şimdiye kadar izlenen yabancı kültürlerin neticelerini tekrar
ettirebilir. Kültür zeminle mütenasiptir. O zemin milletin seciyesidir.
15 Temmuz 1921

Asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, yüksek kültürde ve yüksek fazilette dünya birinciliğini tutmaktır. 3.8.1932

Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir. 1923

Dünyanın
bellibaşlı milletlerini esaretten kurtararak, hâkimiyetlerine
kavuşturan büyük fikir cereyanları; köhne müesseselere ümit
bağlayanların, çürümüş idare usullerinde kurtuluş kuvveti arayanların
amansız düşmanıdır. 1923

Biz cahil dediğimiz zaman mektepte
okumamış olanları kasdetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikatı
bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç
okumak bilmeyenlerden de hakikatı gören hakiki âlimler çıkabilir.
22.3.1923

Geçen Kurultaydan bugüne kadar kültürel ve sosyal
alanda başardığımız işler Türkiye Cumhuriyetinin millî çehresini kesin
çizgilerle ortaya çıkarmıştır. 1935

Yeni harfleri, millî
tarihi, öz dili, sanatı, ilmi, müziği, teknik kurumlarıyla kadını
erkeğe her hakta eşit, modern Türk sosyetesi bu son yılların eseridir.
1935

Türk Milleti, ancak varlığını derin ve sağlam kültür
sınırlarıyla çizdikten sonradır ki onun yüksek kapasitesi ve fazileti
milletlerarasında tanınır. Türk Milletine fıtrî rengini veren bu
inkılâplardan herbiri çok geniş tarihi devirlerin öğünebileceği büyük
işlerden sayılsa yerindedir. 1935

Kültür dediğimiz zaman bir
insan cemiyetinin, devlet hayatında fikrî hayatında, iktisat hayatında
yapabilecekleri şeylerin muhassalasını (toplamını) kastediyoruz ki,
medeniyet de bundan başka bir şey değildir. 1929
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.pvpserverler.org
Admin
Administrator
Administrator
Admin


Cinsiyet : Erkek
Nerden : http://twitter.com/ErenAlg
Yaş : 38
Mesaj Sayısı : 13679
Başarı : 1482582
Rep Gücü : 7771

Atatürk Asla Boşa Konuşmazdı Empty
MesajKonu: Geri: Atatürk Asla Boşa Konuşmazdı   Atatürk Asla Boşa Konuşmazdı I_icon_minitime14/1/2010, 20:34

Ekonomi


Bir milletin doğrudan doğruya hayatiyle,
yükselmesiyle, düşkünlüğüyle ilgili olan en önemli faktör, milletin
iktisadiyatıdır. 1930

Yeni Türkiyemizi lâyık olduğu yüceliğe
ulaştırabilmek için mutlaka iktisadiyatımıza birinci derecede ve en çok
ehemmiyet vermek mecburiyetindeyiz. Zamanımız tamamen bir iktisat
devrinden başka birşey değildir. Şubat 1923

Siyasî, askerî
zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadî zaferlerle
desteklenmezse payidar olamaz, az zamanda söner. 1922

Türkiye'nin
gerçek efendisi, hakiki üretici olan köylüdür. O halde herkesten daha
çok refah, saadet ve servete müstehak (en çok lâyık) olan köylüdür..
Binaenaleyh, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin iktisadi siyasi
aslî gayeyi gözetir. 1 Mart 1922

Ferdî mesai ve faaliyeti esas
tutmakla beraber mümkün olduğu kadar az bir zaman için de milleti
refaha ve memleketi mamuriyete eriştirmek için milletin umumî ve yüksek
menfaatlerinin icap ettirdiği işlerde, bilhassa iktisadî sahada devleti
fiilen alâkadar etmek mühim esaslarımızdandır. 1923

Tarih,
milletlerin yükselme ve alçalma sebeplerini ararken birçok siyasî,
askerî, içtimaî sebepler bulmakta ve saymaktadır. Şüphe yok, bütün bu
sebepler içtimaî hâdiseler üzerinde tesir yaparlar. Fakat bir milletin
doğrudan doğruya hayatıyla, yükselişiyle, alçalışıyla alâkası olan,
münasebetli olan, milletin iktisadiyatıdır. Tarihin ve tecrübelerin
tespit ettiği bu hakikat bizim millî hayatımızda ve millî tarihimizde
de tamamen belirir. Gerçekten Türk Tarihi tetkik olunursa, bütün
yükseliş ve alçalış sebeplerinin bir iktisat meselesinden başka birşey
olmadığı anlaşılır. 1923

Tarihimizi dolduran bunca
muvaffakiyetler, zafer ve mağlûbiyetler, bozgunlar ve felâketler,
bunların hepsi vukua geldikleri devirlerdeki iktisadî şartlarımızla
münasebetli ve alâkalıdır. Yeni Türkiyemizi lâyık olduğu mertebeye
çıkarmak için muhakkak iktisadiyatımıza birinci derecede ehemmiyet
vermek mecburiyetindeyiz. Çünkü zamanımız tamamen bir iktisat
devresinden başka birşey değildir. 1937

Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir. 1937

Milletimizin
kuvvetli seciyesi, sarsılmaz iradesi, ateşli milliyetçiliği, iktisadi
muvaffakiyetinden doğacak feyizlerle de lârünüz, altı kaval üstü şişane
diye ifade olunabilecek bir kıyafet, ne millîdir ve ne de
beynelmileldir. O halde kıyafetsiz bir millet olur mu, arkadaşlar?
Böyle nitelendirilmeye razı mısınız, arkadaşlar? Çok kıymetli bir
cevheri çamurla sıvayarak dünyaya göstermekte mâna var mıdır? Bu
çamurun içinde cevher gizlidir, anlamıyorsunuz, demek doğru mudur?
Cevheri gösterebilmek için çamuru atmak elzemdir, tabiîdir. Cevherin
muhafazası için bir kap yapmak lâzımsa onu altından veya plâtinden
yapmak gerekmez mi? Bu kadar açık gerçek karşısında tereddüt doğru
mudur? Bizi tereddüde sevkedenler varsa onların ahmaklık ve
kalınkafalığına karar vermekte hâlâ mı tereddüt edeceğiz? 1925

Arkadaşlar,
Turan kıyafetini araştırıp diriltmenin yeri yoktur. Medenî ve
beynelmilel kıyafet, bizim için çok cevherli milletimiz için lâyık bir
kıyafettir. Onu giyeceğiz. Ayakta iskarpin veya fotin, bacakta
pantolon, yelek, gömlek, kıravat, yakalık, ceket ve elbette bunların
tamamlayıcısı olmak üzere başta kenarlıklı serpuş. Bunu açık söylemek
isterim: Bu serpuşun ismine şapka denir. Redingot gibi, bonjur gibi,
simokin gibi, frak gibi, işte şapkamız! 1925

Buna uygun değil, diyenler vardır. Onlara diyeyim ki, çok gafilsiniz ve çok cahilsiniz ve onlara sormak isterim: 1925

Yunan
serpuşu olan fesi giymek uygun olur da, şapkayı giymek neden olmaz? Ve
yine onlara, bütün millete hatırlatmak isterim ki, Bizans papazlarının
ve Yahudi hahamlarının özel elbisesi olan cübbeyi ne vakit, ne için ve
nasıl giydiler? 1925

Seyahatim esnasında köylerde değil
bilhassa kasaba ve şehirlerde kadın arkadaşlarımızın yüzlerini ve
gözlerini çok yoğun ve itina ile kapatmakta olduklarını gördüm. Erkek
arkadaşlar, bu biraz bizim bencilliğimizin eseridir. Çok iffetli ve
dikkatli olduğumuzun gereğidir. Fakat muhterem arkadaşlar, kadınlarımız
da bizim gibi kavrayışlı ve düşünür insanlardır. Onlara ahlâka ait
kutsal kavramları telkin etmek, millî ahlâkımızı anlatmak ve onların
dimağını nur ile, temizlikle donatmak esası üzerinde bulunduktan sonra
fazla bencilliğe lüzum kalmaz. Onlar yüzlerini cihana göstersinler. Ve
gözleriyle cihanı dikkatle görebilsinler. Bunda korkulacak bir şey
yoktur. 1925

Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başına bir
bez veya bir peştamal veya buna benzer bir şeyler atarak yüzünü gözünü
gizler ve yanından geçen erkeklere karşı ya arkasını çevirir veya yere
oturarak yumulur. Bu tavrın mâna ve anlamı nedir? Efendiler, medenî bir
millet anası, millet kızı bu garip şekle, bu vahşi vaziyete girer mi?
Bu hal milleti çok gülünç gösteren bir manzaradır. Derhal düzeltilmesi
lâzımdır. 1925

Din vardır ve lâzımdır. Temeli çok sağlam bir
dinimiz var. Malzemesi iyi; fakat bina, uzun asırlardır ihmale uğramış.
Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takviye etmek lüzumu
hissedilmemiş. Aksine olarak birçok yabancı unsur -tefsirler,
hurafeler- binayı daha fazla hırpalamış. Bugün bu binaya dokunulamaz,
tamir de edilemez. Ancak zamanla çatlaklar derinleşecek ve sağlam
temeller üstünde yeni bir bina kurmak lüzumu hasıl olacaktır. 1922

Din,
bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir.
Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz
sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamağa
çalışıyor; kaste ve fiile dayanan taassupkâr hareketlerden sakınıyoruz.
Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz. 1922

Ey arkadaşlar! Tanrı
birdir, büyüktür; tanrısal inanışların belirtilerine bakarak
diyebiliriz ki: İnsanlar iki sınıfta, iki devirde mütalâa olunabilir.
İlk devir insanlığın çocukluk ve gençlik devridir. İkinci devir,
beşeriyetin erginlik ve olgunluk devridir. 1922

İnsanlık
birinci devirde tıpkı bir çocuk gibi, tıpkı bir genç gibi yakından ve
maddaî vasıtalarla kendisiyle meşgul olunmayı gerektirir. Allah,
kullarının lâzım olan olgunlaşma noktasına erişinceye kadar içlerinden
vasıtalarla dahi kullariyle meşgul olmayı tanrılık özelliğinin
gereklerinden saymıştır. Onlara Hazreti Âdem Aleyhisselâmdan itibaren
bilinen ve bilinmeyen sayısız denecek kadar çok nebiler, peygamberler
ve elçiler göndermiştir. Fakat Peygamberimiz vasıtasiyle en son dinî,
medenî gerçekleri verdikten sonra artık insanlıkla aracı ile temasta
bulunmağa lüzum görmemiştir. İnsanlığın kavrayış derecesi, aydınlanma
ve olgunlaşması sayesinde her kulun doğrudan doğruya tanrısal
düşüncelerle temas kabiliyetine eriştiğini kabul buyurmuştur ve bu
sebepledir ki, Cenabı Peygamber, peygamberlerin sonuncusu olmuştur ve
kitabı, en eksiksiz kitaptır. 1922

Muhammed'i bana, cezbeye
tutulmuş sönük bir derviş gibi tanıttırmak gayretine kapılan bu gibi
cahil adamlar, onun yüksek şahsiyetini ve başarılarını asla
kavrayamamışlardır. Anlamaktan da çok uzak görünüyorlar. Cezbeye
tutulmuş bir derviş, Uhud Muharebesinde en büyük bir komutanın
yapabileceği bir plânı nasıl düşünür ve tatbik edebilir? 1923

Tarih,
hakikatleri tahrif eden bir sanat değil, belirten bir ilim olmalıdır.
Bu küçük harbte bile askerî dehâsı kadar siyasî görüşüyle de yükselen
bir insanı, cezbeli bir derviş gibi tasvire yeltenen cahil serseriler,
bizim tarih çalışmamıza katılamazlar. Muhammed bu harb sonunda
çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaralı olmasına
bakmayarak, galip düşmanı takibe kalkışmamış olsaydı, bugün yeryüzünde
müslümanlık diye bir varlık görülemezdi. 1923

Bizim dinimiz en
mâkul ve en tabiî bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din
olmuştur. Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa
uyması lâzımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. 1923

Büyük
dinimiz çalışmayanın insanlıkla alâkası olmadığını bildiriyor. Bazı
kimseler zamanın yeniliklerine uymayı kâfir olmak sanıyorlar. Asıl
küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış yorumu yapanların amacı,
İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her
sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, beyinledir. 1923

Bizim
dinimiz, milletimize değersiz, miskin ve aşağı olmayı tavsiye etmez.
Aksine Allah da, Peygamber de insanların ve milletlerin değer ve
şerefini muhafaza etmelerini emrediyor. 1923

Bilhassa bizim
dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şeyin
bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey
ki akla, mantığa halkın menfaatine uygundur; biliniz ki o bizim
dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin menfaatine,
islâmın menfaatine uygunsa kimseye sormayın. O şey dinîdir. Eğer bizim
dinimiz aklın mantığın uyduğu bir din olmasaydı mükemmel olmazdı, son
din olmazdı. 1923

Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani
bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat
hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum. Şuura aykırı,
ilerlemeye mâni hiçbir şey ihtiva etmiyor. 1923

Milletimiz din
ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir
kuvvet, milletimizin kalb ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz.
1923

Baylar ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti
şeyhler, dervişler, müritler, mensublar memleketi olamaz. En doğru ve
en hakikî tarikat, medeniyet tarikatıdır. 1925

Bizi yanlış
yola sevkeden soysuzlar bilirsiniz ki, çok kere din perdesine
bürünmüşler, sâf ve temiz halkımızı hep din kuralları sözleriyle aldata
gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Görürsünüz ki milleti
mahveden, esir eden, harabeden fenalıklar hep din örtüsü altındaki
küfür ve kötülükten gelmiştir. 1923
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.pvpserverler.org
Admin
Administrator
Administrator
Admin


Cinsiyet : Erkek
Nerden : http://twitter.com/ErenAlg
Yaş : 38
Mesaj Sayısı : 13679
Başarı : 1482582
Rep Gücü : 7771

Atatürk Asla Boşa Konuşmazdı Empty
MesajKonu: Geri: Atatürk Asla Boşa Konuşmazdı   Atatürk Asla Boşa Konuşmazdı I_icon_minitime14/1/2010, 20:34

Ekonomi


Bir milletin doğrudan doğruya hayatiyle,
yükselmesiyle, düşkünlüğüyle ilgili olan en önemli faktör, milletin
iktisadiyatıdır. 1930

Yeni Türkiyemizi lâyık olduğu yüceliğe
ulaştırabilmek için mutlaka iktisadiyatımıza birinci derecede ve en çok
ehemmiyet vermek mecburiyetindeyiz. Zamanımız tamamen bir iktisat
devrinden başka birşey değildir. Şubat 1923

Siyasî, askerî
zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadî zaferlerle
desteklenmezse payidar olamaz, az zamanda söner. 1922

Türkiye'nin
gerçek efendisi, hakiki üretici olan köylüdür. O halde herkesten daha
çok refah, saadet ve servete müstehak (en çok lâyık) olan köylüdür..
Binaenaleyh, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin iktisadi siyasi
aslî gayeyi gözetir. 1 Mart 1922

Ferdî mesai ve faaliyeti esas
tutmakla beraber mümkün olduğu kadar az bir zaman için de milleti
refaha ve memleketi mamuriyete eriştirmek için milletin umumî ve yüksek
menfaatlerinin icap ettirdiği işlerde, bilhassa iktisadî sahada devleti
fiilen alâkadar etmek mühim esaslarımızdandır. 1923

Tarih,
milletlerin yükselme ve alçalma sebeplerini ararken birçok siyasî,
askerî, içtimaî sebepler bulmakta ve saymaktadır. Şüphe yok, bütün bu
sebepler içtimaî hâdiseler üzerinde tesir yaparlar. Fakat bir milletin
doğrudan doğruya hayatıyla, yükselişiyle, alçalışıyla alâkası olan,
münasebetli olan, milletin iktisadiyatıdır. Tarihin ve tecrübelerin
tespit ettiği bu hakikat bizim millî hayatımızda ve millî tarihimizde
de tamamen belirir. Gerçekten Türk Tarihi tetkik olunursa, bütün
yükseliş ve alçalış sebeplerinin bir iktisat meselesinden başka birşey
olmadığı anlaşılır. 1923

Tarihimizi dolduran bunca
muvaffakiyetler, zafer ve mağlûbiyetler, bozgunlar ve felâketler,
bunların hepsi vukua geldikleri devirlerdeki iktisadî şartlarımızla
münasebetli ve alâkalıdır. Yeni Türkiyemizi lâyık olduğu mertebeye
çıkarmak için muhakkak iktisadiyatımıza birinci derecede ehemmiyet
vermek mecburiyetindeyiz. Çünkü zamanımız tamamen bir iktisat
devresinden başka birşey değildir. 1937

Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir. 1937

Milletimizin
kuvvetli seciyesi, sarsılmaz iradesi, ateşli milliyetçiliği, iktisadi
muvaffakiyetinden doğacak feyizlerle de lârünüz, altı kaval üstü şişane
diye ifade olunabilecek bir kıyafet, ne millîdir ve ne de
beynelmileldir. O halde kıyafetsiz bir millet olur mu, arkadaşlar?
Böyle nitelendirilmeye razı mısınız, arkadaşlar? Çok kıymetli bir
cevheri çamurla sıvayarak dünyaya göstermekte mâna var mıdır? Bu
çamurun içinde cevher gizlidir, anlamıyorsunuz, demek doğru mudur?
Cevheri gösterebilmek için çamuru atmak elzemdir, tabiîdir. Cevherin
muhafazası için bir kap yapmak lâzımsa onu altından veya plâtinden
yapmak gerekmez mi? Bu kadar açık gerçek karşısında tereddüt doğru
mudur? Bizi tereddüde sevkedenler varsa onların ahmaklık ve
kalınkafalığına karar vermekte hâlâ mı tereddüt edeceğiz? 1925

Arkadaşlar,
Turan kıyafetini araştırıp diriltmenin yeri yoktur. Medenî ve
beynelmilel kıyafet, bizim için çok cevherli milletimiz için lâyık bir
kıyafettir. Onu giyeceğiz. Ayakta iskarpin veya fotin, bacakta
pantolon, yelek, gömlek, kıravat, yakalık, ceket ve elbette bunların
tamamlayıcısı olmak üzere başta kenarlıklı serpuş. Bunu açık söylemek
isterim: Bu serpuşun ismine şapka denir. Redingot gibi, bonjur gibi,
simokin gibi, frak gibi, işte şapkamız! 1925

Buna uygun değil, diyenler vardır. Onlara diyeyim ki, çok gafilsiniz ve çok cahilsiniz ve onlara sormak isterim: 1925

Yunan
serpuşu olan fesi giymek uygun olur da, şapkayı giymek neden olmaz? Ve
yine onlara, bütün millete hatırlatmak isterim ki, Bizans papazlarının
ve Yahudi hahamlarının özel elbisesi olan cübbeyi ne vakit, ne için ve
nasıl giydiler? 1925

Seyahatim esnasında köylerde değil
bilhassa kasaba ve şehirlerde kadın arkadaşlarımızın yüzlerini ve
gözlerini çok yoğun ve itina ile kapatmakta olduklarını gördüm. Erkek
arkadaşlar, bu biraz bizim bencilliğimizin eseridir. Çok iffetli ve
dikkatli olduğumuzun gereğidir. Fakat muhterem arkadaşlar, kadınlarımız
da bizim gibi kavrayışlı ve düşünür insanlardır. Onlara ahlâka ait
kutsal kavramları telkin etmek, millî ahlâkımızı anlatmak ve onların
dimağını nur ile, temizlikle donatmak esası üzerinde bulunduktan sonra
fazla bencilliğe lüzum kalmaz. Onlar yüzlerini cihana göstersinler. Ve
gözleriyle cihanı dikkatle görebilsinler. Bunda korkulacak bir şey
yoktur. 1925

Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başına bir
bez veya bir peştamal veya buna benzer bir şeyler atarak yüzünü gözünü
gizler ve yanından geçen erkeklere karşı ya arkasını çevirir veya yere
oturarak yumulur. Bu tavrın mâna ve anlamı nedir? Efendiler, medenî bir
millet anası, millet kızı bu garip şekle, bu vahşi vaziyete girer mi?
Bu hal milleti çok gülünç gösteren bir manzaradır. Derhal düzeltilmesi
lâzımdır. 1925

Din vardır ve lâzımdır. Temeli çok sağlam bir
dinimiz var. Malzemesi iyi; fakat bina, uzun asırlardır ihmale uğramış.
Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takviye etmek lüzumu
hissedilmemiş. Aksine olarak birçok yabancı unsur -tefsirler,
hurafeler- binayı daha fazla hırpalamış. Bugün bu binaya dokunulamaz,
tamir de edilemez. Ancak zamanla çatlaklar derinleşecek ve sağlam
temeller üstünde yeni bir bina kurmak lüzumu hasıl olacaktır. 1922

Din,
bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir.
Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz
sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamağa
çalışıyor; kaste ve fiile dayanan taassupkâr hareketlerden sakınıyoruz.
Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz. 1922

Ey arkadaşlar! Tanrı
birdir, büyüktür; tanrısal inanışların belirtilerine bakarak
diyebiliriz ki: İnsanlar iki sınıfta, iki devirde mütalâa olunabilir.
İlk devir insanlığın çocukluk ve gençlik devridir. İkinci devir,
beşeriyetin erginlik ve olgunluk devridir. 1922

İnsanlık
birinci devirde tıpkı bir çocuk gibi, tıpkı bir genç gibi yakından ve
maddaî vasıtalarla kendisiyle meşgul olunmayı gerektirir. Allah,
kullarının lâzım olan olgunlaşma noktasına erişinceye kadar içlerinden
vasıtalarla dahi kullariyle meşgul olmayı tanrılık özelliğinin
gereklerinden saymıştır. Onlara Hazreti Âdem Aleyhisselâmdan itibaren
bilinen ve bilinmeyen sayısız denecek kadar çok nebiler, peygamberler
ve elçiler göndermiştir. Fakat Peygamberimiz vasıtasiyle en son dinî,
medenî gerçekleri verdikten sonra artık insanlıkla aracı ile temasta
bulunmağa lüzum görmemiştir. İnsanlığın kavrayış derecesi, aydınlanma
ve olgunlaşması sayesinde her kulun doğrudan doğruya tanrısal
düşüncelerle temas kabiliyetine eriştiğini kabul buyurmuştur ve bu
sebepledir ki, Cenabı Peygamber, peygamberlerin sonuncusu olmuştur ve
kitabı, en eksiksiz kitaptır. 1922

Muhammed'i bana, cezbeye
tutulmuş sönük bir derviş gibi tanıttırmak gayretine kapılan bu gibi
cahil adamlar, onun yüksek şahsiyetini ve başarılarını asla
kavrayamamışlardır. Anlamaktan da çok uzak görünüyorlar. Cezbeye
tutulmuş bir derviş, Uhud Muharebesinde en büyük bir komutanın
yapabileceği bir plânı nasıl düşünür ve tatbik edebilir? 1923

Tarih,
hakikatleri tahrif eden bir sanat değil, belirten bir ilim olmalıdır.
Bu küçük harbte bile askerî dehâsı kadar siyasî görüşüyle de yükselen
bir insanı, cezbeli bir derviş gibi tasvire yeltenen cahil serseriler,
bizim tarih çalışmamıza katılamazlar. Muhammed bu harb sonunda
çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaralı olmasına
bakmayarak, galip düşmanı takibe kalkışmamış olsaydı, bugün yeryüzünde
müslümanlık diye bir varlık görülemezdi. 1923

Bizim dinimiz en
mâkul ve en tabiî bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din
olmuştur. Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa
uyması lâzımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. 1923

Büyük
dinimiz çalışmayanın insanlıkla alâkası olmadığını bildiriyor. Bazı
kimseler zamanın yeniliklerine uymayı kâfir olmak sanıyorlar. Asıl
küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış yorumu yapanların amacı,
İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her
sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, beyinledir. 1923

Bizim
dinimiz, milletimize değersiz, miskin ve aşağı olmayı tavsiye etmez.
Aksine Allah da, Peygamber de insanların ve milletlerin değer ve
şerefini muhafaza etmelerini emrediyor. 1923

Bilhassa bizim
dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şeyin
bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey
ki akla, mantığa halkın menfaatine uygundur; biliniz ki o bizim
dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin menfaatine,
islâmın menfaatine uygunsa kimseye sormayın. O şey dinîdir. Eğer bizim
dinimiz aklın mantığın uyduğu bir din olmasaydı mükemmel olmazdı, son
din olmazdı. 1923

Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani
bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat
hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum. Şuura aykırı,
ilerlemeye mâni hiçbir şey ihtiva etmiyor. 1923

Milletimiz din
ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir
kuvvet, milletimizin kalb ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz.
1923

Baylar ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti
şeyhler, dervişler, müritler, mensublar memleketi olamaz. En doğru ve
en hakikî tarikat, medeniyet tarikatıdır. 1925

Bizi yanlış
yola sevkeden soysuzlar bilirsiniz ki, çok kere din perdesine
bürünmüşler, sâf ve temiz halkımızı hep din kuralları sözleriyle aldata
gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Görürsünüz ki milleti
mahveden, esir eden, harabeden fenalıklar hep din örtüsü altındaki
küfür ve kötülükten gelmiştir. 1923
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.pvpserverler.org
Modozkan
4.Seviye Üye
4.Seviye Üye
Modozkan


Cinsiyet : Erkek
Nerden : Çorum
Yaş : 31
Mesaj Sayısı : 97
Başarı : 614210
Rep Gücü : 5

Atatürk Asla Boşa Konuşmazdı Empty
MesajKonu: Geri: Atatürk Asla Boşa Konuşmazdı   Atatürk Asla Boşa Konuşmazdı I_icon_minitime22/1/2010, 15:44

Paylasım için teşekkürler ...


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Atatürk Asla Boşa Konuşmazdı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» GECEMT2 ASLA VE ASLA GIRMEYINNNN OYUNDA BUNA DAHIL
» GECEMT2 ASLA VE ASLA GIRMEYIN OYUNDA BUNA DAHIL

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Metin2 Private Serverler, Metin2 Private Serverlar :: Pvpserverler Forum Aktüel :: Atatürk Köşesi-
Buraya geçin: