Metin2 Private Serverler, Metin2 Private Serverlar
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesGiriş yapKayıt Ol

 

 Atatürk Diyor ki

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Admin
Administrator
Administrator
Admin


Cinsiyet : Erkek
Nerden : http://twitter.com/ErenAlg
Yaş : 38
Mesaj Sayısı : 13679
Başarı : 1482582
Rep Gücü : 7771

Atatürk Diyor ki Empty
MesajKonu: Atatürk Diyor ki   Atatürk Diyor ki I_icon_minitime14/1/2010, 20:35

Bütün ümidim gençliktedir


Eğitim işlerinde behemehal muzaffer olmak lazımdır. Bir milletin hakiki kurtuluşu ancak bu surette olur.


Çalışmak
demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre
bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade
etmek zorunludur.

Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir fendir.


Din
bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir.
Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz
sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya
çalışıyor, kaste ve fiile dayanan taassupkar hareketlerden sakınıyoruz.



Zafer, ''zafer benimdir'' diyebilenindir. Başarı ''başaracağım'' diye başlayanın ve ''başardım'' diyebilenindir.


Öğrenci her ne yaşta olursa olsun, onlara geleceğin büyükleri gözüyle bakılmalı ve öyle muamele edilmelidir.


Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız.


Türk’e ev ve bark olan her yer sağlığın, temizliğin, güzelliğin, modern kültürün örneği olacaktır.


Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.


Asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, yüksek kültürde ve yüksek fazilette dünya birinciliğini tutmaktır.


Gençler,
benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün
memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı
çok memnun ve mesudum.


Yetisecek çocuklarimiza ve
gençlerimize tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, her seyden
evvel Türkiye'nin istiklâline, kendi benligine, milli geleneklerine
düsman olan unsurlarla mücadele etmek lüzumu ögretilmelidir.


Sizler,
yani yeni nesil Türkiye'nin genç evlâtlari, yorulsaniz dahi beni takip
edecekseniz. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla
yorulmazlar. Türk gençligi gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan,
yorulmadan yürüyecektir.


Gençler, siz almakta oldugunuz
terbiye ve irfan ile, insanlik meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir
hürriyetinin en kiymetli sembolü olacaksiniz.


Biz Türkler bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmus bir milletiz.
San'atsiz kalan bir ulusun hayat damarlarindan biri kopmus demektir.


Egemenlik kayitsiz sartsiz milletindir.


Türk vatani bir bütündür, parçalanamaz.


Türk milletinin tabiat ve âdetlerine en uygun idare, Cumhuriyet idaresidir.


Ordumuz, Türk birliginin, Türk kudret ve kaabiliyetinin, Türk vatanseverliginin çeliklesmis bir ifadesidir.


Türk milleti ve Cumhuriyeti ayrilmaz bir bütündür


Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktir.
Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmistir.


Cumhuriyeti yasatmak en kutsal görevimizdir.


Millet sevgisi kadar büyük mükâfat yoktur.


Hayatta en hakiki mürsit ilimdir.


Türk ordulari, tarihte benzeri görülmemis kahramanliklar, fedakârliklar göstermistir.


Bu memleket tarihte Türk'tü, halde Türk'tür ve ebediyen Türk olarak yasayacaktir.


Türk milleti istklâlsiz yasamamistir, yasayamaz ve yasamayacaktir.


Türk, ögün, çalis, güven.


Yurtta sulh, cihanda sulh.


Türk ordusu; dünyanin hiç bir ordusunda seninkinden daha temiz, daha saglam bir askere rastgelinmemistir.


Bütün cihan bilsin ki; benim için bir taraflik vardir, Cumhuriyet tarafligi.


Ordu, Türk Ordusu... Bütün milletin gögsünü itimat, gurur duygulariyla kabartan sanli ad...


Yurt topragi, sana hersey feda olsun. Kutlu olan sensin.


Yurt sevgisi ona hizmetle ölçülür.

İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa
Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o,
ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat
ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben,
onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini
çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz,
hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken
Mustafa Kemal odur!


Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek
değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve
hissediyorsanız bu kâfidir.


Büyük ölülere matem gerekmez, fikirlerine bağlılık gerekir.

Ben,
manevî miras olarak hiçbir nass-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve
kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım, ilim ve akıldır.
Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü
müşkülât önünde, belki gâyelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz
vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir.
Zaman süratle dönüyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve
bedbahtlık telâkkileri bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla
değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin
gelişimini inkâr etmek olur.


Benim, Türk milleti için
yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra,
beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin
rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar.


Bir
zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler
belirebilir. Fikirlerini inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir.
Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile
olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki
bu fikirler, Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır gene gelir, verimli
neticeleri kalpleri doldurur.


Hayatımın bütün devrelerinde
olduğu gibi, son zamanların buhranları ve felâketleri arasında da bir
dakika geçmemiştir ki, her türlü huzur ve istirahatimi, her nevi şahsî
duygularımı milletin kurtuluşu ve mutluluğu adına feda etmekten zevk
duymayayım. Gerek askerî hayatımın ve gerek siyasî hayatımın bütün
devir ve bölümlerini işgal eden mücadelelerimde daima hareket kuralım,
millî iradeye dayanarak milletin ve vatanın muhtaç olduğu gayelere
yürümek olmuştur.


Pekâlâ bilirsiniz ki benim bütün hayatımda
bu ana kadar güttüğüm gaye, hiçbir vakit kişisel olmamıştır. Her ne
düşünmüş ve her neye girişmiş isem, daima memleketin, milletin ve
ordunun adına ve menfaatine olmuştur. Hiçbir zaman şahsımın üstünlüğünü
ve sivrilmemi göz önüne almamışımdır.


Memleket ve milletin
kurtuluşu ve mutluluğu için çalışmaktan başka bir maksadım yoktur. Bu,
bir insan için kâfi bir sevinç ve haz temin eder. Benimle beraber olan
arkadaşlarım, bütün vatandaşlarım da aynı maksadı takip etmektedirler.
Şahsî ve ailevî huzur ve mutluluğun, milletin huzur ve mutluluğuyla
ayakta durduğunu, memleketin güvenlik ve dokunulmazlığıyla mümkün
olduğunu gerçek ve ciddî bir surette anlamışlardır. Ben ve benimle
beraber olanlar, hedefimizin yüceliğine, yolumuzun doğruluğuna eminiz.
Bunda asla şüphe ve tereddüdümüz yoktur. Milletimizin, Türk milletinin
yakın, uzak tarihine lüzumu kadar bilgimiz vardır, Mazinin derslerini,
bugünün ve geleceğin hayatı için göz önünde tutmak dikkatinden mahrum
değiliz. Yaptığımız hizmetlerle övünmüyoruz. Yapacağımız hizmetlerin,
iftihar sebebi olabileceği ümidiyle avunuyoruz.


(Çevresindekilere söylediği bir söz) :
Beni övme sözlerini bırakınız; gelecek için neler yapacağız, onları söyleyin!


Benim
ihtiraslarım var, hem de pek büyükleri; fakat bu ihtiraslar, yüksek
mevkiler işgal etmek veya büyük paralar elde etmek gibi maddî emellerin
tatminiyle ilgili bulunmuyor. Ben bu ihtiraslarımın gerçekleşmesini,
vatanıma büyük faydaları dokunacak, bana da gerektiği gibi yapılmış bir
vazifenin canlı iç rahatlığını verecek büyük bir fikrin başarısında
arıyorum. Bütün hayatımın ilkesi, bu olmuştur. Ona çok genç yaşımda
sahip oldum ve son nefesime kadar da onu koruyacağım.


Allah
bilir, hayatımda bugüne kadar orduya faydalı bir üye olabilmekten başka
vicdanî bir emel edinmedim. Çünkü vatanın korunması, milletin mutluluğu
için her şeyden evvel ordumuzun, eski Türk ordusu olduğunu dünyaya bir
daha ispat lüzumuna çoktan inanmış idim. Bu inanca ait emellerimin
şiddeti, ihtimal beni pek ziyade aşırı davranışlı göstermişti. Fakat
zaman, saf ve temiz dimağlardan doğan fikrî gerçekleri -kabulünden
çekinilse dahi- uygulattırır.


Bütün vazifelerin üstünde
bizim de bir vicdanî vazifemiz vardı; o da, herkesin sudan bir takım
vazifeler yaptığı sırada hayatımızı, varlığımızı bu milletin bağrına
sokarak, onlarla beraber düşman karşısında uğraşmak olmuştur!


Ben
vazifemin bitmediğini, yüklendiğim sorumluluğun da yüksek ve çetin
olduğunu anlıyorum. Arkadaşlar, bu vazife bitmeyecektir; ben toprak
olduktan sonra da devam edecektir! Ben seve seve, sevine sevine bütün
varlığımı bu kutsal vazifeye vereceğim ve onun yüksek sorumluluğunu
yüklenmekle mesut olacağım. Vazifeme başarı ile devam edebileceğim.
Çünkü büyük milletimizin kalp ve vicdanında bana karşı sarsılmaz bir
güven ve itimat taşımakta olduğunu görüyorum. Bu benim için büyük
kuvvettir, büyük yetkidir.


Biz, eğer millet ve tarih önünde
herhangi bir hata işliyorsak, bunun sorumluluğunu vicdan ve
sağduyumuzda hissetmekten ve ödemekten, hiçbir zaman çekinecek insanlar
değiliz.


Millet ve memleketin sayesinde kazanılan rütbe ve
refahın bir ehemmiyeti, bir kutsallığı vardır. Biz bunlardan, ancak
yine bu aziz millet ve memlekete borçlu olduğumuz son bir namus
vazifesini yapmak içîn ayrıldık. Milletin kendi hayatını kurtarmak,
kendi meşru hakkını müdafaa etmek için çıkardığı sese iştirak etmek,
her kendini bilen vatandaşın vazifesidir. Eğer bu millet, bu memleket
parçalanacak olursa umumî şerefsizliğin yıkıntısı altında, şunun bunun
kişisel şerefi de parça parça olur. Biz, o umumî şerefi kurtarabilmek
için harekete gelen millete ruhumuzla iştirak ettik, iştirakimize mâni
olabilecek şahsî rütbeleri, mevkileri de umumî şerefi kurtarmaya
yönelik bir gaye uğruna feda ettik.


Ben, gerektiği zaman, en büyük hediyem olmak üzere Türk milletine canımı vereceğim.


(Mallarını millete bağışlaması nedeniyle söylemiştir) :
Mal
ve mülk, bana ağırlık veriyor. Bunları, soylu milletime geri vermekle
büyük ferahlık duyuyorum. Zenginlikten ne çıkar; insanın serveti, kendi
manevî şahsiyetinde olmalıdır!


Hürriyet ve bağımsızlık benim
karakterimdir. Ben, milletimin ve büyük ecdadımın en kıymetli
mirasından olan bağımsızlık aşkı ile yaratılmış bir adamım!
Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her
safhasını yakından tanıyanlarca bu aşkım bilinir. Bence bir millette
şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın yerleşmesi ve yaşaması,
mutlaka o milletin hürriyet ve bağımsızlığına sahip olmasına bağlıdır.
Ben şahsen, bu
saydığım özelliklere çok ehemmiyet veririm ve bu
özelliklerin kendimde varlığını iddia edebilmek için milletimin de aynı
özellikleri taşımasını şart ve esas bilirim. Ben yaşayabilmek için
mutlaka bağımsız bir milletin evlâdı
kalmalıyım! Bu sebeple millî
bağımsızlık, bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin
menfaatleri gerektirdiği takdirde insanlığı teşkil eden milletlerden
her biriyle medeniyet gereğinden olan dostluk ve siyaset
münasebetlerini, büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim
milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin de bu arzusundan
vazgeçinceye kadar amansız düşmanıyım!



(Savarona yatında
kabul ettiği Romanya Kralı Karol 'un, görüşme sırasında Almanya ile
Çekoslovakya arasındaki Südet meselesine temas etmesi ve Atatürk'ten
Çekoslovakya Cumhurbaşkanı Beneş 'e bazı telkinlerde bulunmasını rica
etmesi üzerine, görüşmeyi dinlemekte olan zamanın Dışişleri Bakam
Tevfık Rüştü Aras 'a söyledikleri):
Majeste Kral'm söylediklerini
dikkatle dinledim. Benden, bir devlet reisine kendi ülkesinden bir
parçayı Almanlar'a terk etmesini tavsiye etmekliğimi mi istiyorlar?
Benim gibi, bütün ömrü boyunca yurdunun bağımsızlığı ve bîr karış
toprağım başkasına vermemek için savaşan bir adam, inançlarına aykırı
bir şeye nasıl aracı olur? Görüyorum ki Majeste Kral, beni ve
karakterimi iyi tanımıyorlar.



Ölüme doğru en çok
atılanlardan biriyim. Kurşun ve gülle yağmuru altında birçok
muharebelere iştirak ettim. Hattâ ölüm bir defa, kalbimin yanından
sıyırarak geçti. Kalbimin üzerinde bir saat vardı ve bu saat, mermi
parçasının şiddetini kırdı.


Her zaman tekrar mecburiyetinde
kalıyor ve tekrarı da faydalı görüyorum ki, eğer ben milletime herhangi
bir hizmette bulunmuşsam, eğer ben herhangi bir teşebbüste ön ayak
olmuşsam, bu hizmet ve teşebbüsün temel kaynağı, saygılar ve sevgilerle
bağlı olduğum, bundan sonra da saygı ve sevgiyle mutluluk ve refahına
varlığımı, hayatımı vereceğim aziz milletime, sizlere dayanmaktadır.
Bir millette güzel şeyler düşünen insanlar, fevkalâde işler yapmaya
kabiliyetli kahramanlar bulunabilir. Ama öyle kimseler yalnız başına
hiçbir şey olamazlar; meğer ki bir umumî hissin ifadesi, temsilcisi
olsunlar! Ben milletimin düşünce ve duygularını yakından tanımaktan,
aziz milletimde gördüğüm kabiliyet ve ihtiyacı belirtmekten başka bir
şey yapmadım. Onun bu kabiliyet ve duygularını sezip tanımakla
övünüyorum. Milletimdeki, bugünkü zaferleri doğurabilecek özelliği
görmüş olmak... Bütün bahtiyarlığım işte bundan ibarettir.



Arkadaşlarımız
ve milletin bütün fertleri gibi, millî davamızda benim de emeğim geçmiş
ise, bu çalışmada iş yapma kuvveti ve başarı varsa, bunu şahsıma
atfetmeyiniz. Ancak ve ancak bütün milletin manevî şahsiyetine
atfediniz. Ben, milletin bu yüksek, manevî şahsiyeti içinde bir naçiz
fert olmakla bahtiyarım. Efendiler, millet bütünüyle manevî bir şahıs
halinde ve bir birleşmiş kitle şeklinde belirdi ve bu yüce birliği
koruyarak ona düşman olanları ortadan kaldırdı.


Milletimle
yakından ve gösterişten uzak karşılıklı görüşmenin zevkini,
bahtiyarlığını anlatamam. Her ne vakit milletimin karşısında kendimi
görsem, her ne vakit milletimin fertlerinden birkaçının yüzüne baksam,
oradan ruh
ve vicdanıma gelen ışık, benim için en kıymetli bir ilham ve verim alevi oluyor!


30
Ağustos'ta sevk ve idare ettiğim muharebe, Türk Milleti'nin yanımda
bulunduğu halde, idare ettiğim ilk ve son muharebedir. Bir insan
kendini, milletle beraber hissettiği zaman, ne kadar kuvvetli buluyor
bilir misiniz? Bunu tarif müşküldür.


Hayatımda en büyük
dayanak ve kuvvetim, vatandaşlarımdan gördüğüm itimat ve destekdir.
Bütün vazifelerimde manevî, vicdanî olan en büyük endişem, emanetinizin
hürmet ve kutsallığına devamlı olarak dikkat etmektir.


Samimî
olarak bu memleketin, bu milletin menfaatine yapılacak bir iş olsun,
ben onu göz önüne almayayım; bu, mümkün değildir. Yalnız, işin
gerçekten millete menfaati olmalı ve teklifin samimî olarak yapıldığına
ben inanmalıyım.


Benim için dünyada en büyük mevki ve
mükâfat, milletin bir ferdi olarak yaşamaktır. Eğer Cenab-ı Hak beni
bunda muvaffak etmiş ise, şükrederim. Bugün olduğu gibi ömrümün
nihayetine kadar milletin hizmetinde olmakla iftihar edeceğim.


Şimdiye
kadar millete yapamayacağım bir şeyi vaat etmedim. Ben yapacağım
dediğim zaman, buna inanmayanlar vardı. Buna rağmen hareket ettim.
Görüyorsunuz ki başardık. Benim ve benimle çalışanların güveni vardır
ki, yeni hedeflerimize de başarıyla varacağız. Şimdiye kadar
söylediklerimin gerçekleşmiş olması, bütün tasavvurlarımın beni
yalanlamaması, milletin ciddî ve samimî olarak bana yardımcı ve destek
olmasıyla mümkün olmuştur. Onun için yeni gayelere erişmek için de bu
yardım ve desteğe ihtiyacım vardır; onu benden esirgemeyiniz!


Benim
şan ve şerefimden bahsetmek de hatadır. İyi dinleyiniz öğüdüm budur ki,
içinizden herhangi bir adam çıkar, şan, şeref davası güder ve benzersiz
olmak isterse, başınızın belasıdır; ilk önce kafası kırılacak adam
budur! Mensup olduğum Türk milletinin şan ve şerefi varsa, benim de bir
ferdi olmak sıfatıyla şanım şerefim vardır, asla başka değilim.


Ben
zannediyorum ki, millet fertlerinin hiç birinden fazla yüksekliğe sahip
değilim. Bende fazla girişim görüldüyse bu benden değil, milletin
bileşkesinden çıkan bir girişimdir. Sizler olmasaydınız, sizlerin
vicdanî eğilimleriniz bana dayanak noktası teşkil etmemiş olsaydı;
bendeki girişimlerin hiçbiri olmazdı. Millete ait meziyetleri yalnız
şahıslara bırakan anlayış, eski idarelerin sistem ve usul meselesinden
doğuyordu. Vaktiyle mevcut devlet ve devletlerin kuruluş şekli, sadece
bir şahsın menfaatlerini ve arzularını tatmine yönelmiş idi. Şahısların
bu arzu ve emellerine hizmet eden millet, gösterilen büyüklüklerin
şerefinden asla payını alamaz, ancak hata ve beceriksizlik olursa onlar
millete yüklenirdi. Bugün bu hâl mevcut değilse, millet kendi
büyüklüğünü olduğu gibi dünyaya göstermişse, fazlalık bende değil,
bugünkü idarenin niteliğindedir. Bu şekil mevcut oldukça, bu mevkie
çıkacak herkesin yapacağı şey bundan başka türlü olamaz.


Sizden
olan bir şahsa, sizden fazla ehemmiyet vermek, her şeyi milletin bir
ferdinin şahsiyetinde odaklaştırmak, geçmişe, bugüne, geleceğe, bütün
bu zamanlara ait bir toplumun meselelerinin aydınlatılması ve
belirtilmesini yüksek bir topluluğun tek bir şahsiyetinden beklemek
elbette ki lâyık değildir, elbette ki lâzım değildir.


Ben
düşündüklerimi, sevdiklerime olduğu gibi söylerim. Aynı zamanda gerekli
olmayan bir sırrı kalbimde taşımak kudretinde olmayan bir adamım. Çünkü
ben, bir halk adamıyım. Ben düşündüklerimi daima halkın önünde
söylemeliyim. Yanlışım varsa halk beni yalanlar. Fakat şimdiye kadar bu
açık konuşmada halkın beni yalanladığını görmedim.


Ben, ancak daha iyisini yapabildiğim şeyi tahrip edebilirim; yapamayacağım şeyi de tahrip edemem.


Ben
o adamım ki ordunun memleketi, milleti muhakkak bir neticeye
götürebileceği noktalarda emir veririm. Fakat ilim ve bilhassa sosyal
ilim sahasına dahil işlerde ben emir vermem. Bu alanda, isterim ki bana
bilginler doğru yolu göstersinler. Onun için, siz kendi ilminize,
kültürünüze güveniyorsanız, bana söyleyiniz. Sosyal ilmin güzel
yönlerini gösteriniz, ben takip edeyim.


Ben, sadece evlenmek
için evlenmek istemiyorum. Vatanımızda yeni bir aile hayatı yaratmak
için önce kendim örnek olmalıyım. Kadın böyle umacı gibi kalır mı?


Hayat
kısadır. Bunu kutlama ve taçlandırma için, insanların genellikle makul
gördükleri vasıta evliliktir. Bu umumî kurala uymayanlar, pek sınırlı
ve müstesnadırlar. Bu istisnaları oluşturanlar da, esas kuralın
fenalığından değil ve fakat tersine bu güzel kurala inanmadan
kendilerini meneden sebeplerin mahkûmu olduklarından, belki evlenmiş
olmaktan korktuklarından fazla bedbaht olanlardır, inkâr edilmez bir
gerçektir ki insanlar, hayat, kadınsız olamaz. Evli olanlar, hayatın
vazgeçilmezini temin etmiş ve bütün düşünce ve isteklerini bir maksat,
bir meslek, bir amaca yöneltmiş olur. Ancak talih, eşlerin ruh ve
kalplerini iyi geçindirsin!


Eşini mesut edebilecek herkes
evlenmelidir, çoluk-çocuk sahibi olmalıdır. Bana bakmayınız; bu
meselede örnek İsmet Paşa'dır. Benim hayatım başka türlü
düzenlenmiştir. Buna rağmen tecrübesini yaptım. Sonradan anladım ki bu
iş benim başarabileceğim iş değilmiş...


(Bursa'da kendisini karşılayan çocuklara söylemiştir):
Küçük
hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir
mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz.
Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre
çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz; kızlar, çocuklar!


(Bir
alay karargâhının temel atma töreni esnasında bir koyunun temel için
açılan çukura doğru, yere yatırılıp boğazından kesilmek üzere olduğunu
gördüğü zaman, İran Şahı Rıza Pehlevi ile aralarında geçen konuşma):
Atatürk -Ben kana bakamam! Bir tavuğun dahi boğazlandığını görmeye tahammülüm yoktur.
Şahinşah -Ya bu kadar çok bulunduğunuz büyük ve kanlı muharebe meydanları?...
Atatürk -Ha, o başka meseledir; öyle yerlerde cesetlerin üzerinden atlayarak yürürüm. O bambaşka bir iştir.


Birçok
zaferler kazandım. Fakat, bunların en büyüğünden sonra bile her akşam,
savaş alanlarında ölen bütün askerleri düşünerek içimde derin bir keder
duyuyorum.


Ben, muharebelerde dahi düşmanın üzerinde bir kin duymam; yalnız askerlik kurallarının tatbikini düşünürüm.


Ben başkalarının yaptığı ilkelere değil, ancak kendi ilkelerime uyarım.


Benim gözümde hiçbir şey yoktur; ben yalnız liyakat âşığıyım.


Hiçbir zaman şahsî gücenikliklerimi, birtakım olumsuz girişimlerle tatmine kalkmak adîliğine tenezzül etmem


Benim müstesna olduğuma dair bir kanım yoktur.


Ben ölürsem soylu milletimizin beraber yürüdüğümüz yoldan asla ayrılmayacağına eminim; bununla gönlüm rahat!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.pvpserverler.org
Modozkan
4.Seviye Üye
4.Seviye Üye
Modozkan


Cinsiyet : Erkek
Nerden : Çorum
Yaş : 31
Mesaj Sayısı : 97
Başarı : 614210
Rep Gücü : 5

Atatürk Diyor ki Empty
MesajKonu: Geri: Atatürk Diyor ki   Atatürk Diyor ki I_icon_minitime22/1/2010, 15:43

Paylasım için teşekkürler ... çok güzel
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Atatürk Diyor ki
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Anneniz Ne Diyor

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Metin2 Private Serverler, Metin2 Private Serverlar :: Pvpserverler Forum Aktüel :: Atatürk Köşesi-
Buraya geçin: