Bir zamanlar kuru fasulyeye çılgınca düşkün bir adam varmış. Kuru fasulyeye bayılırmış, ama her zaman fasulyenin sonraki etkisi utandırıcı ve canlı bir tepki oluyormuş. Bir gün bir kıza rastlamış ve aşık olmuş. Evlenmeye karar vermişler fakat kız ancak kuru fasulye yemeği bırakırsan evlenmeyi kabul ederim diye şart koşmuş. Adamımızda büyük bir fedakarlık gösterip fasulyeyi bırakmış. Kısa bir süre sonra evlenmişler.
Bir kaç ay sonra, bir aksam adamımız işte iken telefonu çalmış. Arayan hanımı. Akşamleyin bir saat geç gelmesi için rica etmiş, adam kabul etmiş. İşten çıkan adam dışarıda bir saati doldurmak için gezinirken bir restoranttan gelen kuru fasulye
kokusuna yenik düşmüş. Sadece bir porsiyon yerim diye içeri girmiş fakat
hızını alamamış. Bir, iki, üç, beş, yedi derken 10 porsiyona tamamlayıp dışarı çıkmış. Fakat dışarı çıkar çıkmaz hemen gaz olayı başlamış.
Adamda koşturarak karşıdaki parka gitmiş ve bir güzel başlamış osurmaya. Fakat durmaya niyeti yok. Osurdukça osuruyor. En sonunda tamam demiş artık kalmadı. Saatte zaten doldu, artık eve geri dönebilirim.
Eve gelmiş, zile basmış, karısı kapıyı açıp kocasının kucağına atlamış. Kocacım sana bir sürprizim var fakat biraz bekle deyip bir mendil bulmuş ve kocasının gözlerini bağlamış. Ardından kocasının koluna girip onu yemek masasının başındaki sandalyeye oturtmuş. Gözündeki bağı tam açacakken telefon çalmış. Karısı gözünü açmaması için yemin ettirdikten sonra telefona cevap vermeye gitmiş.
Fakat bu arada adamımızın gaz olayı yine son haddine gelince bakmış karısı da hala telefonla konuşuyor adam ağırlığını bir poposunun üstüne vermiş ve koyvermis. Hem yüksek sesliymiş, hem de çürük yumurta kadar olgun. Hemen el yordamıyla pencereyi bulmuş, koşmuş pencereyi açmış, pantolonunu çıkartmış, donunu çıkartmış ve dışarıda donunu sallayarak havalandırmış. Pencereyi kapatarak gene el yordamıyla yerine dönmüş. Karısı konuşmaya devam. Ee demiş bizimki fırsattan tekrar istifade edelim. Bu sefer öbür polosunun üstüne ağırlığını vermiş ve tekrar koyvermis. Bu ödül bile kazanabilirmiş.Hemen tekrar el yordamıyla pencereyi bulmuş, koşmuş pencereyi açmış, pantolonunu indirmiş, donunu çıkartmış ve dışarıda donunu sallayarak havalandırmış. Pencereyi kapatmış ve yerine dönmüş. Kulağı içerdeki telefon konuşmasında,veda sözleri özgürlüğünün sona erdiğine işaret edene kadar bu duruma beş dakika kadar devam etmiş. Mutlu bir şekilde gülümsemiş masumca. Karısı döndüğünde, onu o kadar beklettiği için özür dilemiş. Gözünü açıp açmadığını sormuş ve kocası gözünü hiç açmadığına yemin etmiş. Bunun üzerine karısı, gözündeki bağı çözmüş ve bağırmış ...
- "İYİKİ DOĞDUN ALİ, HAPPY BİRTHDAY ALİ..."
Fakat bu sırada DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ için hazırlanmış masanın etrafında oniki adet misafir ağızları bir karış açık oturmuş adama bakıyorlarmış..