Atatürk'ün gizli kütüphanesi
7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ATV'de konuğumuz oldu, ben de uzun zamandır merak ettiğim bir hususu kendisine sorma fırsatını buldum...
Konu şu: Atatürk'ün öyle çalışmaları, kitapların kenarına yazdığı öyle notlar var ki, bunları bırakın sokaktaki vatandaşı; tarihçiler, uzmanlar bile bilmiyor.
Çünkü bu belgelere ulaşamıyorlar!
Bu belgelere ulaşmanın yolu Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olmak!
Cumhurbaşkanı olduğunuzda, arzu ederseniz bu belgeler aracılığıyla Atatürk'ün çok özel dünyasında bir yolculuğa çıkabiliyorsunuz.
Kenan Evren'e işte bu -gizli kalan- kitaplığı sordum...
Ve böylece varlığı bir Cumhurbaşkanı tarafından teyit edildi, ayrıca Kenan Evren'in oradaki kitapları okuduğu da ortaya çıktı.
7. Cumhurbaşkanı Evren'in anlattıklarına göre Atatürk hemen hemen hiç bir belgeyi atmamış...
Örneğin bir dönem -yarbayken- bir bayanla arkadaşlığı olluyor, Mustafa Kemal bunu kendine not şeklinde düşüyor. Belli ki detaylı... Kenan Evren "Meyili var ama pek ileri gitmemişler" diye resmi ortaya koyuyor.
Atatürk kendine gelen mektupları da arşivlemiş ve bu mektuplar arşivi de Çankaya'da.
Kenan Evren anlatıyor...
"Bir tanesi sınıf arkadaşından, çok samimi bir arkadaşından gelmiş. Öyle küfürlü bir mektup ki... 'Bana bak' diyor 'Sen şu şu iyiliği bana yapmıyorsun' diyor. Bunları bile saklamış, havale etmiş. Neden? Kendine güveni var. Yoksa yırtar atar. 'Bunlar kalsın' demiş arşivde, bir zaman gelir, bizden sonra gelenler okur."
Cumhurbaşkanı bunları böyle anlatırken, zaten heyecanlı bir konuda, tempoyu daha da yukarı çekiyor...
- Bir tane de, tek bir nühsa olan bir kitabı var, onu söyleyemem.
- Neden efendim, sır mı?
- Sırdır.
- Devlet sırrı mı?
- Devlet sırrı değil de... Burada (ATV Haber Ana Haber, canlı yayın) bahsetmem doğru değil. Kötü bir şey değil.
- Neyle ilgili?
- Dini bir kitap. El yazması. Kenarına çıkmalar yapmış.
***
Böyle bir bilinmeyen külliyat var, Çankaya Köşkü'nde...
Neyi aradığınızı biliyorsanız, form doldurup, izin alıp özel kütüphanede, onları asla dışarı çıkarmadan okuyabiliyorsunuz.
Bu kütüphanenin bir de gizli bölümü var ki...
Cumhurbaşkanı olmadıkça okuyamıyorsunuz!
Bu arada eski Türkçe okuyabilmekte büyük fayda var çünkü Atatürk'ün önemli notları -kendi kendiyle yazılı konuşmaları- eski Türkçe!
Keşke Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer bu külliyatı eski Türkçe olanlar dahil -bütün gizli dokümanlar dahil- günümüz Türkçesine çevirtse...
Sonra da bu dokümanları araştırmacılara açsa...
Ve Atatürk'ün düşünüp de -belki de - o zaman yapamadıkları ortaya çıksa...
Türk milletine bundan daha güzel bir Cumhuriyet Bayramı hediyesi olabilir mi? (22)
Atatürk ve oruç (23)
Önce “Oruç tutan yazar, okunur… Tutmayanı okuyan günaha girer” muhabbeti oldu. Şimdi de “Atatürk oruç tutar mıydı?” sorusu…
Araştırdım.
“Atatürk’ün Uşağı Cemal Granda Anlatıyor” adlı kitapta cevabı var. (24)
Bazı satırlarını yansıtıyorum…
ATATÜRK VE KADİR GECELERİ
Din konusunda Atatürk’ün tam anlamıyla laik olduğu söylenebilir. Kimsenin inancına karışmaz, dindar kişilere saygı gösterir, yobazlara, softalara çok kızar, din kavramının sömürülmesine izin vermezdi.
Cumhuriyetin ilanından sonra din ve devlet işlerini birbirinden ayırınca rahat bir nefes almıştı. Laikliği çevresindekilere aşılamayı başarmıştı. Benim, yanında bulunduğum süre içinde hiç namaz kılmadı. Oruç da tutmadı.
Ramazanlarda içki içer, fakat kadir geceleri sofra bile kurdurtmazdı. Saygısı büyüktü.
Bazen mevlit dinlediği de olurdu. Sofrada Hafız Yaşar Bey’in mevlidini saygıyla dinlerdi.
Mevlidin Miraç bölümünde “Göklere çıktı Mustafa” denince gözleri yaşarırdı. O zaman hemen kolonya götürürdük. İnanışı samimiydi. Bence Allah’a inanıyordu.
Öyle “Allah” derdi ki yalnız kalınca, O’nun gibi kimse diyemez. Herkes çekilip yapayalnız kalınca gökyüzüne bakar, kendi kendine “Allah” derdi. Böyle güzel “Allah” diyen adam yoktur.
Dolmabahçe’de ezan
Bir yaz akşamı Dolmabahçe Sarayı’nda kadınlı, erkekli otuz kadar çağrılı vardı.
Yemek sona ererken Muayede Salonu’nun büyük kapısının parmaklıkları arasından güneş doğuyordu. Eşine çok az rastlanan muhteşem bir manzaraydı bu.
Atatürk’ün bir işaretiyle manevi kızlarından Nebile Hanım, sandalyesinin üzerine çıktı. İnce endamıyla bir heykeli andırıyordu. Başladı sabah ezanı okumaya. Ahenkli bir ses geniş salonda yankılandı.
Atatürk başını yukarı doğru kaldırmış, kendinden geçmiş bir halde ezanı dinliyordu. Bir an geldi, yanaklarından yaşlar süzülmeye başladı. (25)
GİZLİ İÇMEZDİ
Halife sıfatlı padişahların “gizli içtikleri” sır değildir.
8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal’ın da “gizli içtiğini” yakın çalışma arkadaşlarından çok kez dinledim.
Çikolata eşliğinde birkaç kadeh likör içermiş.
Ya Atatürk?
İçtiğini gizler miydi?
Atatürk’ün sofrasında 12 yıl hizmet veren Cemal Granda’nın kitabından bir anıyı özetle sunuyorum…
Atatürk: Padişahlar gizli içerdi
‘Moda koyundayız. Sıcak bir yaz akşamı. Sakarya motoruyla bir deniz gezisine çıkmıştık. Mehtabın ilk günleriydi. Koyun manzarası Atatürk’ün çok hoşuna gitmişti.
Atatürk bize:
- “Buraya geldiğimizi kimse görmesin. Elektrikleri de söndürüp kendi kendimize rahat bir şekilde yeyip içelim. Mehtap da hazır” dedi.
Fakat daha on beş dakika bile geçmemişti ki, çevremizin sessiz sedasız sandallarla çevrilmekte olduğunu gördük. Atatürk sarıldığımızı görünce:
- “Karanlığın anlamı kalmadı. Elektrikleri yakın” dedi.
Ortalık ışıyınca beyaz yazlık elbiseleriyle gecenin içinde Atatürk’ün heybetli vücudu, bir heykel parlaklığıyla ortaya çıktı. O an denizin ortasında bir alkış sesi yükseldi. Bizim orada olduğumuzu öğrenen başka sandallar da kafileye katıldılar.
Atatürk, sevgi gösterisinde bulunan kalabalığa, sanki kendi konuklarıymış gibi sormaya başladı:
- “Size ne ikram edeyim, ne istersiniz?”
Sandallardaki kalabalık arasından sesler yükselmeye başladı:
- “Paşam seni isteriz.”
Görülecek manzaraydı bu. Atatürk bir ara eliyle beni çağırdı:
- “Rakı, şarap ne varsa hepsini halka dağıt. Bana da bir şişe bırak” dedi.
Ben de ne kadar içki varsa, orada bulunan herkese dağıttım.
Bağırış, çağırış gırla gidiyor. O zaman Atatürk, karşısında coşan, sevgi gösterisi yapan halka doğru kadehini kaldırarak şöyle konuştu:
- “Vatandaşlarım… Buna rakı derler. Vaktiyle padişahlar gizli içerlerdi. Ben açık içiyorum. Siz de benimle beraber içiyorsunuz. Neticede unutmayın ki, ben de sizin gibi insanım.” (26)
………………………………………………….
Kaynaklar:
(1) Teklif Dergisi, Sayı 6
(2) Atatürk'ten Düşünceler, Derleyen: Prof. Enver Ziya Karal
(3) Prof. Afet Inan, Medenî Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün Elyazıları.
(4) A.g.e.
(5) A.g.e.
(6) Tarih, c. 2, Orta Zamanlar, Devlet Matbaası, Ist., 1931
(7) A.g.e.
(
A.g.e.
(9) A.g.e.
(10) A.g.e.
(11) A.g.e.
(12) A.g.e.
(13) A.g.e.
(14) Prof. Afet Inan, Medenî Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün Elyazıları.
(15) A.g.e.
(16) Prof. İlhan Arsel, Teokratik Devlet Anlayışından Laik Devlet Anlayışına.
(17) Hürriyet Gazetesi, Atatürk'ün Gönlündeki Kadın, 8 Mayıs 1988
(18) Kemal Arıburnu, Atatürk'ten Anekdotlar-Anılar
(19) İlkokul 5. sınıf, Din Kültürü ve Ahlak Dersi, sf. 85
(20) Tarih, c. 2, Orta Zamanlar, Devlet Matbaası, İst. 1931
(21) M.Kemal Atatürk - 1926Andrew Mango, Atatürk Syf.447
(22) Murat Birsel – ATV Anahaber bülteni 21.10.2004
(23) Güneri Civaoğlu / Milliyet (25.09.2007)
(24)Atatürk’ün Uşağı Cemal Granda Anlatıyor/Kristal Kitaplar, 2. baskı.
(25) A.g.e (sf.222)
(26) A.g.e (sf.215)