Metin2 Private Serverler, Metin2 Private Serverlar
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesGiriş yapKayıt Ol

 

 ATATÜRK İLKELERİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Administrator
Administrator
Admin


Cinsiyet : Erkek
Nerden : http://twitter.com/ErenAlg
Yaş : 38
Mesaj Sayısı : 13679
Başarı : 1482582
Rep Gücü : 7771

ATATÜRK İLKELERİ Empty
MesajKonu: ATATÜRK İLKELERİ   ATATÜRK İLKELERİ I_icon_minitime3/2/2009, 16:00

ATATÜRK İLKELERİ
Cumhuriyetçilik:



Batı dillerinde cumhuriyetin karşılığı, ulusun kendisini yönelmesidir.
Cumhuriyete hayat veren damarların başında ise demokrasi geliyor.
Gerçek cumhuriyet rejimlerinde sistemin demokrasi ile olan ilişkisi çok
önemlidir. Çünkü iç ve dış tehlikelere karşı cumhuriyet kendisini,
demokrasinin gerekleri içinde koruyacaktır. Bunun dışına çıkılırsa;
demokrasi ile cumhuriyet arasında kopukluk başlar. Eğer böyle olursa en
büyük zararı cumhuriyetin yine kendisi görecektir. Demokrasiyi
benimsemiş siyasî rejimlerde, özgürlüklerin kullanılma alanları
demokrasinin kuralları ile sınırlandırılmıştır. Cumhuriyet rejiminde
kimsenin sınırsız hak ve hukuku yoktur. Çünkü demokrasilerde;
kişilerin, dolayısıyla, toplumların özgürlükleri, hukuk yolu ile
güvence altına alınmıştır. Bunların sınırları da adaletin kalemi ile
çizilmiştir.
29 Ekim 1923'te ilân edilen cumhuriyetin alt yapısını Atatürk aşama
aşama nasıl hazırlamıştı? Cumhuriyet, lâik bir sistem üzerinde
kurulacaktı. Yani cumhuriyet idaresinde ne halifeye ne de onun
kalıntılarına yer vardı.
Cumhuriyeti adaletli bir hukuk sistemi koruyacaktı. Cumhuriyetin genç
kuşakları çağ dışı kişiler tarafından değil, bağımsızlık ve hürriyetin
değerini bilen öğretmenler tarafından yetiştirilecekti. İmparatorluktan
kalan mantık dışı ne varsa hepsi kaldırılacak, cumhuriyetin temelini
ilim oluşturacaktı.
Bilgisiz ve bilinçsiz bir halk topluluğunun ulus olma hakkına sahip
olamayacağını vurgulayan Atatürk, ulusun bilinçlendiği oranda hak ve
hukukuna sahip çıkacağını biliyordu. Bu nedenle eğitim ve kültüre çok
önem vermiştir. O'nun, bir bakıma kültürü, cumhuriyetin temellerinden
biri olarak görmesindeki neden budur.
Atatürk, cumhuriyetçilik ilkesiyle ilgili görüşlerini birçok kez dile getirmiştir:
"Türk Milleti, halk idaresi olan cumhuriyetle idare olunur." (Afet
İnan-Medeni Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün El Yazılan sh. 352)
"Türk Milleti'nin yaradılışına ve karakterine uygun idare, cumhuriyet
idaresidir. Bu günkü Hükümetimiz doğrudan doğruya milletin kendi
kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilatı ve hükümetidir ki,
onun adı cumhuriyettir. Artık hükümet ve millet arasında geçmişteki
ayrılık kalmamıştır. Yönetim halk, halk yönetim demektir." (Söylev ve
Demeçler C.III. sh. 75, C. II sh. 230)
"Demokrasi prensibi, egemenliği kullanan araç ne olursa olsun, esas
olarak milletin egemenliğine sahip olmasını ve sahip kalmasını
gerektirir. Bizim bildiğimiz demokrasi siyasaldır. Onun hedefi,
milletin idare edenler üzerindeki kontrolü sayesinde siyasal özgürlük
sağlamaktır." (Afet İnan-M. Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım, sh. 71,73)

Halkçılık:

Devrim tarihimizde önemli bir yeri olan 1924 ve 1961 Anayasalarında da
yer alan halkçılık ilkesi, demokrasinin temelini oluşturmaktadır. Bu
ilkenin ana özelliği ülke yönetiminin halkın elinde bulunmasıdır.

Egemenlik bir zümre ya da ailenin elinde bulunmaz, halkın seçimle iş başına getirdiği kişiler, ülkeyi yönetir. Halkçılık;
1.)Ülke yönetiminin demokratikliği,
2.)Birey ve sınıflara ayrıcalık tanınmaması, gibi öğelerden oluşmakta.

Eğitim yoluyla aydınlanmış halk, ulusal egemenliğin güçlenmesi ve demokrasimizin yaşamasında tek ve gerçek güvencedir.
Halkçılık, Atatürk'ün önemle üstünde durduğu bir ilkeydi. Bu önemi açıklamalardan anlıyoruz:
"Halkçılık demek, devletin bütün kudret ve egemenliğinin halktan
geldiğini, Türk camiası içinde, fert, aile ve sınıf ayrıcalığı
bulunmadığını, kanun önünde herkesin eşit olduğunu İfade etmek
demektir. Bu formül demokrasinin ifadesidir." (A. Rıza Türel-İzmir
Barosu Dergisi Sayı 8, sh. 413)
"Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir."
(Afet İnan-Medeni Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün El Yazıları sh. 351)
"Türkiye halkı, ırkça, dince ve kültürce ortak, birbirlerine karşılıklı
hürmet ve fedakârlık hisleriyle dolu, kaderleri ve menfaatleri müşterek
olan sosyal bir toplumdur." (Söylev ve Demeçler C. I. sh. 221)
"Bence, bizim Milletimiz, birbirinden çok farklı çıkarları olan ve bu
itibarla birbirleriyle mücadele halinde buluna gelen çeşitli sınıflara
malik değildir. Mevcut sınıflar birbirinin tamamlayıcısı
niteliğindedir." (Söylev ve Demeçler C.II. sh. 82)

Laiklik:

"Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması" şeklinde özetlediğimiz
lâiklik ilkesi, Türk Devriminin vazgeçilmez bir unsurudur. Demokratik
olmanın da gereği...
Atatürk'e göre din, insanların vicdanlarında yer alması gereken kutsal
bir kavramdır. Bu düşünceden yola çıkan Gazi 31 Ocak 1923'de şu sözleri
söylüyordu:
"Bizim dinimiz en makul ve en tabii dindir. Ve ancak bundan dolayıdır
ki, son din olmuştur. Bir dinin tabi olması için akla, fenne, ilme ve
mantığa uyması gereklidir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur."
Genç Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sağlam temeller üzerine
oturtulabilmesi için, ilk önce devletin kurum ve kuruluşlarının
laikleştirilmesi gerekiyordu.

DEVLETİN LÂİKLEŞTİRİLMESİ

1.)Samsun’a çıkış. Amasya kararları, Erzurum, Sivas Kongreleri ile
ulusun kendi kaderini kendisinin belirlemesi ilkesinin vurgulanması.
2.)23 Nisan 1920'de T.B.M.M.'nin açılması. "Egemenlik kayıtsız şartsız
ulusundur" ilkesinin kurtuluşun ve kuruluşun simgesi olması.
3.)20 Ocak 1921 Anayasasının kabulü.
4.)1 Kasım 1921 Saltanatın kaldırılması.
5.)29 Ekim 1 923 Cumhuriyetin ilânı.
6.)3 Mart 1924 Hilafetin kaldırılması.
7.)20 Nisan 1924 Anayasasının kabulü.
8.)10 Nisan 1928 Anayasadan Türkiye Devletinin "Dinî islâmdır" hükmünün çıkarılması.
9.) 5 Şubat 1937 Anayasada değişiklik yapılarak Türkiye Devletinin
cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçı olduğu
hükmünün Anayasaya konması.

HUKUKUN LÂİKLEŞTİRİLMESİ

1.)8 Nisan 1924 Şer'î mahkemelerinin kaldırılması.
2.)30 Kasım 1925 Tekke ve Zaviyelerin kapatılması
3.)17 Şubat 1926 Türk Medeni Kanununun kabulü.
4.)22 Nisan 1926 Borçlar Kanununun hazırlanması.
5.)24 Kasım 1929 İcra, İflas Kanunlarının kabulü.
6.)15 Mayıs 1929 Deniz Ticaret Kanununun kabulü.
7.)5 Aralık 1934 Kadınlara Seçme ve Seçilme hakkının verilmesi.

EĞİTİMİN LAİKLEŞTİRİLMESİ

1.)3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat (Öğrenimin Birleştirilmesi) Kanunu
2.)5 Kasım 1925 Ankara Hukuk Fakültesinin açılması.
3.)26 Aralık 1925 Uluslararası Takvim ve Saatin kabul edilmesi.
4.)24 Mayıs 1928 Lâtin rakamlarının kabulü.
5.)1 Kasım 1928 Lâtin alfabesinin kabulü.
6.)10 Haziran 1933 Maarif Teşkilatı Hakkındaki Kanun’un kabulü.
7. )1 Ağustos 1933 Üniversiteler Kanununun çıkarılması, Darülfûnun'un kaldırılması. İstanbul Üniversitesinin kurulması.

KÜLTÜRÜN LÂİKLEŞTİRİLMESİ

Kültürde lâikleşmenin yollan aranırken elbette örf ve âdetlere bağlı kalınacaktı. Tarihten gelen hiçbir şey yok edilmeyecekti.
İşte bu düşünceden yola çıkılarak;
1.)30 Kasım 1925 tarihinde 677 sayılı Kanun ile Meclis tarikatları yasaklıyor, tekke, türbe ve zaviyeler kapatılıyordu.
2.)25 Aralık 1925 tarihinde de Meclis tarafından şeyhlik, seyyitlik,
üfürükçülük, dervişlik, emirlik, falcılık, büyücülük, muskacılık gibi
san ve sıfatların kullanılması ve bunlara ait özel kıyafetlerin
giyilmesi yasaklanıyordu.
Atatürk'ün laiklikle ilgili görüşlerini Söylev ve Demeçlerinden aktarıyoruz.
“Mensubu olmakla mütmain (tatmin) ve mesut bulunduğumuz İslâmiyet
dinini yüzyıllardan beri alışılmış olduğu üzere bir politika aracı
durumundan kurtarmak ve yüceltmenin kesin elzem olduğu gerçeğini
gözlüyoruz. Kutsal ve tanrısal olan inanç ve vicdâni kanaatlanmızı,
karışık ve dönek olan her türlü çıkar ve tutkusuna sahne olan
politikacılardan ve politikanın bütün organlarından bir an evvel ve
kesinlikle kurtarmak, milletin dünyevî ve uhrevî (ahretle ilgili)
saadetinin emrettiği bir zorunluktur." (Söylev ve Demeçler C. I. sh.
330)
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz biri milletin devamına imkân
yoktur. Yalnız şurası var ki, din, Allah ile kul arasındaki
bağlılıktır. Softa sınıfının din simsarlığına müsaade edilmemelidir.
Dinden maddî menfaat temin edenler, iğrenç kimselerdir. İşte biz bu
duruma karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz." (Kılıç Ali-Alatürk'ün
Hususiyetleri, sh. 116)
"Artık Türkiye, din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan çok yüksektir.
Bu gibi oyuncular varsa kendilerine başka taraflarda sahne arasınlar."
(Söylev ve Demeçler C. III. sh. 76)
Devrimcilik:

Devrimcilik ilkesi, Atatürk İlkeleri arasında; eylem ve atılım gibi kavramları içerisine alan tek ilkedir.
Atatürk, Büyük Söylevinin sonunda:
"Bu açıklamalarımla ulusal yaşamı sona ermiş varsayılan büyük bir
ulusun bağımsızlığını nasıl kazandığını ve bilim ve tekniğin en son
esaslarına dayalı ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu
anlatmaya çalıştım," diyerek çağdaş devlet kavramıyla devrimcilik
ilkesinin şaşmaz işaretini veriyordu.
Çağdaş devlet kuran bir ulusun, çağ dışı niteliklerden kurtulması
gerekirdi. İşte, Türk ulusunun, çağdışı niteliklerden kurtulmak,
çağdaşlaşmak için giriştiği atılımların tümü devrimcilik ilkesinin
kapsamı içine girer.
Devrimcilik, Atatürk İlkelerinin hemen hemen tümüyle birleşir. Bütün bu
ilkelerin ya neden ya sonuç olarak devrimcilikle sıkı bir ilintisi
vardır. Bu bakımdan devrimcilik, Atatürk İlkelerinin tümünü
gerçekleştirmeye, korumaya ve yaşatmaya kesin kararlılıktır.
Devrimleriyle yolumuzu aydınlatan Atatürk'ün bu konudaki görüşleri
şöyle:
"Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların gayesi Türkiye
Cumhuriyeti halkını tamamen modern ve bütün anlam ve biçimi ile uygar
bir toplum haline getirmektir. İnkılâbımızın asıl hedefi budur. Bu
gerçeği kabul etmeyen zihniyetleri darmadağın etmek zorunludur. Şimdiye
kadar milletin beynini paslandıran, uyuşturan ve bu zihniyette
bulunanlar olmuştur. Herhalde zihniyetlerde mevcut hurafeler tamamıyla
kovulacaktır. Onlar çıkarılmadıkça beyinlere gerçeğin ışıklarını sokmak
imkânsızdır." (Söylev ve Demeçler C. II. sh. 69)
"... Mes'ut inkılâbımızın aleyhinde düşünce ve duygu taşıyanları
aydınlatıp, doğru yolu göstermek, aydınlara düşen millî görevlerin en
önemlisi ve birincisidir." (Söylev ve Demeçler C. II. sh. 69) "
"...Memleket davalarının ideolojisini, inkılâplarımız yönünden
anlayacak, anlatacak, nesilden nesile yaşatacak kişi ve kurumları
yaratmak lâzımdır." (Söylev ve Demeçler C. I. sh. 386)
Milliyetçilik:

Milliyetçilik ilkesi ulusal savaşımızın çıkış noktasını oluşturmuş ve
tüm tutsak ulusların kurtuluş hareketlerine ışık tutmuştur. Fransız
Devriminden sonra dünyaya yayılan özgürlük düşüncesinin tarihsel
gelişimi içinde her ulusun kendi kaderini çizme inancının doğal bir
sonucudur bu ilke. Türk halkının ümmet olmaktan kurtulup ulus haline
gelmesi, Atatürk sayesinde olmuştur. Atatürk'ün ulusuna inancı
sonsuzdu. Ulusu ulus yapan öğelerin başında ise, ortak değerler gelir.
Milliyetçilik sözcüğü, bu değerleri de içine almakta. O, devrim ve
ilkelerinin, ulusa rağmen değil, ulusla birlikte yaşayacağını
biliyordu. Bu nedenle yeniliklerin ancak ve ancak ulus tarafından
benimsenmesi ile sonsuza kadar yaşayacağı inancındaydı.
Zaten bugün, Atatürk İlkeleri arasında yer alan milliyetçilik, çağdaş
anlamıyla; siyasetin ekonominin ve kültürün içinde yerini almıştır.
"Türk milliyetçiliği, bütün çağdaş milletlerle bir ahenkte yürümekle
beraber, Türk toplumunun özel karakterini ve başlı başına bağımsız
kimliğini korumayı esas sayar. Bu nedenle millî olmayan akımların
memlekete girmesini ve yayılmasını isteriz." (Ş. Süreyya Aydemir-Tek
Adam C. III. sh. 450)
"Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz, Türk milliyetçi siyiz.
Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu toplumun fertleri ne
kadar Türk kültürü ile dolu olursa o topluma dayanan cumhuriyet de o
kadar kuvvetli olur." (Afet İnan-M. Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım sh.
88)
"Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve
Makedonyalı, hep bir milletin evlatları, hep aynı cevherin
damarlarıdır." (M. Kemal Kop-Atatürk Diyarbakır'da sh. 4)
Devletçilik:

Anayasamızda yer alan devletçilik ilkesi; toplumsal, ekonomik ve
kültürel kalkınmada devletin üstlenmesi gereken görevleri açıklar.
Genel anlamı ile, özel girişimin yetki ve gücü dışında kalan ekonomik
kalkınma ve örgütlenmeyi gerçekleştirme ilkesidir.

Genel olarak devletin iki ödevi vardır;

a)Ülke içinde güvenliği ve adaleti sağlayarak, yurttaşların özgürlüğünü ve güvenliğini korumak.
b)Savunma için her an hazır bulunmak ve başka çare kalmazsa ülkeyi silâhla savunmaktır.

Bunlardan başka devletin, bayındırlık, eğitim, kültür, sağlık, tarım,
ticaret ve sanayiye ilişkin ekonomik etkinliklerde de görevleri
bulunmaktadır.
Atatürk, devletçiliği şöyle açıklar:
"Bizim takip ettiğimiz devletçilik, bireysel çalışmayı ve gayreti esas
tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha ve
memleketi bayındırlaştırabilmek için, milletin genel ve yüksek
çıkarlarının gerektirdiği işlerde özellikle ekonomik sahada devleti
fiilen ilgili kılmak mümkün esaslarımızdandır."
Devletçilikle ilgili dile getirdiği diğer ifadeler ise şöyledir:
"Bizim izlemeyi uygun gördüğümüz devletçilik prensibi bütün üretim ve
dağıtım araçlarını fertlerden alarak milleti büsbütün başka esaslar
içinde düzenlemek amacını güden, özel ve kişisel ekonomik teşebbüse ve
faaliyete meydan bırakmayan sosyalizm prensibine dayalı kolektivizm,
komünizm gibi bir sistem değildir. Özet olarak bizim güttüğümüz
"devletçilik" ferdi çalışma ve faaliyeti esas tutmakla beraber, mümkün
olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha, memleketi bayındırlığa
eriştirmek için, milletin genel ve yüksek menfaatlerinin gerektirdiği
işlerde özellikle ekonomik alanda, devleti fiilen ilgilendirmektir."
“… Devletin siyasal ve düşünsel hususlarda olduğu gibi bazı iktisadi
işlerde de düzenleyici rolü prensip olarak kabul edilmelidir. Buradaki
güçlük; devlet ile ferdin karşılıklı faaliyet alanlarını ayırmaktır.
Devletin faaliyet sınırını çizmek ve dayanacağı kuralları tespit etmek,
diğer yandan da vatandaşın ferdi teşebbüs ve faaliyet özgürlüğünü
kısıtlamak, devleti yönetmekle yetkili kılınanların düşünüp tayin
etmesi gereken bir meseledir. Prensip olarak devlet, ferdin yerine
geçmemelidir. Fakat, ferdin gelişmesi için genel şartları göz önünde
bulundurmalıdır. Bir de ferdin kişisel faaliyeti, ekonomik gelişmenin
esas kaynağı olarak kalmalıdır. Fertlerin gelişmesine engel olmamak,
onların her bakımdan olduğu gibi özellikle ekonomik alandaki özgürlük
ve teşebbüsleri önünde, devletin kendi faaliyeti ile bir engel vücuda
getirmemesi, demokrasi prensibinin önemli esasıdır. O halde diyebiliriz
ki, ferdî teşebbüs gelişmesinin bir engel karşısında kalmaya başladığı
nokta, devlet faaliyetinin sınırını teşkil eder. Bu bakımdan genellikle
belli zaman ve alanda sürekli bir özel nitelik gösteren ekonomik bir
işi, devlet üzerine alabilir." (Afet İnan-M. Kemal Atatürk'ten
Yazdıklarım, sh. 66, 67)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.pvpserverler.org
 
ATATÜRK İLKELERİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Metin2 Private Serverler, Metin2 Private Serverlar :: Pvpserverler Forum Aktüel :: Atatürk Köşesi-
Buraya geçin: