Biz farklı dereceler de kaynarız.” Amerikalı yazar,
filozof Ralph Waldo Emerson’ın (1803-1882) bu ünlü sözü ile iddialı bir
giriş yapıyor, Boiling Point: Road to Hell. Tabii ki herkesin kaynama
noktası farklıdır. Kimi basit olaylar karşısında hemen sinirlenirken,
kimi de Saul Myers’ın gibi, gerçek bir öfke patlaması yaşar.
Adınız
Saul Myers, emekli bir askersiniz. Siz Paris’te iken bir telefon gelir.
Kızınız Lisa, 48 saattir kayıptır. Nerede olduğuna dair bir bilgi
yoktur. İlk uçağa atlayıp “Puerto Sombra”ya, kızınızı aramaya
gidersiniz ve oyun böylece başlamış olur. Eğer böyle bir durumda
olsaydınız, üstelik kızınızı bulmak için akla gelemeyecek engeller
aşsaydınız, elbette ki çoktan kaynama noktasına ulaşırdınız. Sinirden
deliye dönüp etrafa kurşun yağdırmaya başlardınız. Fakat amacımız bunun
biraz dışında, çünkü Lisa’yı bulmak için daha sakin kafayla düşünmeli
ve etraftaki insanlarla konuşup bilgi toplamalıyız. Önce Lisa’nın
çalıştığı yere gidip editörüyle konuşmalıyız. Bu bir işe yaramazsa,
başka yerlerden bilgi alacak önemli isimleri bulmalıyız. Kimileri için
bol miktarda para toplamalı, kimileri içinse bir takım işler
yapmalıyız. Yine de olaylar derinleştikçe sakin olmamak ve kaba kuvvete
başvurmamak imkansız hale geliyor. Kendimizi türlü çatışmaları arasında
buluveriyoruz.
Her şeyden önce, oyun sistemi hakkında bilgi
vermek en doğrusu olacaktır. Oyuna ilk bakıldığında bir FPS gibi
gözükse de aslında farklı türleri içinde barındırıyor. Genel olarak
Grand Theft Auto tarzı bir oynanış mevcut. Koca şehirde dilediğinizce
dolaşma özgürlüğüne sahipsiniz. Ana görevlerin yanında, bol miktarda
yan görev de edinebiliyorsunuz. Çeşitli araçları kullanma imkanınız
var. İnsanlarla konuşma, envanter sistemi, karakter geliştirme ve alış
veriş yapma gibi çeşitli eklentilerle de oyun daha da genişletilmiş.
Mesela insanlarla konuşup bilgi edinme, görev alma gibi şeyleri
yapabiliyorsunuz. Konuşma esnasında size çeşitli seçenekler sunuluyor,
bazen nazik bir dille isteğinizi dile getirebiliyorsunuz. Bu işe
yaramazsa da sert bir konuşma ile zor kullanmak elinizde. Tatlı dilden
anlamayan insanlara karşı silah kullanma seçeneğimiz de mevcut.
Envanter sistemi ile çeşitli eşyaları kullanma, alma ve satma
işlemlerini gerçekleştiriyorsunuz. Oyunda dilediğiniz an, dilediğiniz
yeri gösterebilen bir harita mevcut. Bunun yanında, Saul Myers’ın
geliştirilebilir özellikleri, ihtiyaçları ve mafya, polis, siviller vs.
gibi değişik kitlelerle olan ilişkilerini gösteren seviyeler mevcut.
Oyundaki en büyük etkiyi ise para oluşturuyor. Çoğu görevi tamamlamak
için bol miktarda para biriktirmeniz gerekiyor. Mesele bilgi toplamak
olunca da yine para konuşuyor.
Oyun tam anlamıyla bir sistem
canavarı. Ortalama bir sistemde takılmalar, uzun yükleme süreleri ve
beklemelerle karşılaşabiliyorsunuz. Aslında sistem özelliklerini kısmak
da pek bir çare olmuyor. Çünkü bir hayli fazla detayın yüklenmesini
beklemek zorunda kalıyorsunuz; yani oyun RAM’inizi bir hayli sömürüyor.
Belki tek bir yükleme yaptıktan sonra, devasa bir haritada oynama
imkanına sahipsiniz; ancak abartılı takılmalar yüzünden hiç hevesiniz
kalmıyor. Grafik özellikleri yükseltildiğinde oldukça iyi bir görünüme
sahip olsa bile, kullanamadığınız için bir işinize yaramıyor. Zaten
oyunu açmak kapamak ayrı bir dert; üstüne sayısız grafik hatalarını da
eklerseniz, sıkılmamanız için bir sebep kalmıyor. İnsanlar üst üste
çıkıyor, koşarak kaçan biri ile konuşmaya çalıştığınızda adam birden
havada oturur vaziyette gazete okumaya başlıyor. Sık sık konuşma
ekranları takılı kalıyor. Kapıdan çıkayım derken kendinizi havada
buluyorsunuz. Araç kullanmak da bir o kadar sıkıcı, el arabası sürer
gibi bir kullanıma sahip. Ayrıntıdan yoksun dış mekan çizimleri, bir
birine benzeyen karakterlerin sağa sola yerleştirilmesi, eşyalardaki
kaba poligonlar, iç içe geçen modellemeler, gerçekle hiç uyuşmayan
fizik kuralları gibi sayılamayacak kadar çok kusur bulabilirsiniz.
Uykusuzluk ya da sarhoşluk durumlarında görüntünün bulanıklaşması gibi
efektler olsa bile, kesinlikle oyuncuyu tatmin etmiyor. İnce
ayrıntılar, hataları ört bas etmeye yetmiyor. Bu kadar hatanın içinde
oyun oynamaya çalışmak tam bir işkence haline geliyor.