Nasrettin Hoca yolculuğa çıkar. Birkaç gün yol aldıktan sonra, zaten az
olan parası biter. Beş parasız bir müddet daha gider ama çok geçmeden
açlık başına vurur. Parası olmadığı halde çarşı pazar dolaşmaya başlar.
Bir ekmek fırınının önünden geçerken burnuna mis gibi sıcak ekmek
kokusu gelir. Hoca, dükkanın önünde durup, müşteri bekleyen fırıncının
yanına gelir ve:
-Hey ahbap, bu ekmekler senin mi, diye sorar.
Adam umursamaz bir vaziyette cevap verir:
-Evet, benim.
Nasreddin Hocanın karnı iyice acıkır, ağzı sulanır.
-Gerçekten senin mi bu mis gibi kokan sıcacık somunlar?
Adam Nasrettin Hocanın açlığından haberdar değildir ya, sinirli sinirli cevap verir:
-Benim dedim ya kardeşim, daha ne sorup duruyorsun!
Hoca ekmeklere bakarak iç geçirir:
-Sen elindeki nimetin kıymetini bilmiyorsun ahbap. Madem bu kadar ekmek senin, neden yemiyorsun...!